<span style="font-family: Verdana;"><span style="font-size: 11px;"> Eroğlu, İsviçre’nin Crans-Montana kentindeki Kıbrıs görüşmeleriyle birlikte Kıbrıs konusunda ortaya çıkan durumu değerlendirdi. </span></span><span style="font-size: 11px;"><span style="font-family: Verdana;"><span style="font-size: 11px;">3’üncü Cumhurbaşkanı Eroğlu yazılı açıklamasında şunları belirtti:<br /> “Kıbrıs sorununun temel sebebi, Rumların bizleri kendilerine eşit bir halk olarak görmemeleri ve adayı Yunan hegemonyasına sokma hayalleridir. Rum –Yunan tarafının bütün önerileri, stratejisi, düşünce ve taktikleri bu hayallerinden henüz vazgeçmediklerini göstermektedir.</span></span><br /> <span style="font-family: Verdana;"><span style="font-size: 11px;"> Masada oturan Rum lideri kim olursa olsun yönetim ve güç paylaşımı, Avrupa Birliği, ekonomi, mülkiyet, garantiler ve toprak konularında ortaya koyduklarının hedefi bizi topraksız, mülksüz, güvenlikten yoksun bırakmak, azınlık hakları ile var olan ve Yunan karakteri artık perçinlenen Kıbrıs Cumhuriyeti’ne yama yapmaktır. </span></span><span style="font-family: Verdana;"><span style="font-size: 11px;">Rum liderler Hristofyas ve Anastasiadis’le yaptığım müzakerelerde bunları bizzat yaşadım, gördüm. </span></span><span style="font-family: Verdana;"><span style="font-size: 11px;">Ve bu yüzdendir ki 40 yıllık aktif siyasi yaşamında hep, ‘ Rum tarafı bizim güvenliğimizi gözeten, bizim sosyal ve ekonomik olarak ayakta durabileceğimiz bir ortaklığı istemiyor’ vurgusu yaptım. </span></span><span style="font-family: Verdana;"><span style="font-size: 11px;">Son 2 buçuk yıldır devam eden ve nihayet Crans-Montana’da bir sonuç alınamadan biten sürecin başarısızlığı ne benim için ne de halkımızın büyük çoğunluğu için süpriz olmamıştır. </span></span><span style="font-family: Verdana;"><span style="font-size: 11px;">Rum tarafı her ne kadar da konferansın olumsuz bir şekilde bitmesini Kıbrıs Türk tarafı ile Türkiye’nin garanti sistemi ve Türkiye’nin müdahale hakkının devamından vazgeçmemesi olarak göstermeye çalışsa da benim öteden beri belirttiğim Sayın Akıncı’nın da Crans-Montana görüşmelerinin ardından düzenlediği basın toplantısında ifade ettiği üzere, Rum tarafının mülkiyet, toprak konularındaki yaklaşımları da kabul edilemez yaklaşımlardır. </span></span><span style="font-family: Verdana;"><span style="font-size: 11px;">Rum tarafı, Türk tarafının garanti sisteminden, Türk askerinden, müdahale hakkından vazgeçmesi, Mağusa, Karpaz, Güney Mesarya ve Güzelyurt’u kapsayan büyük toprak tavizinde bulunulması karşılığında dönüşümlü başkanlığı görüşebileceğini ifade ediyor. </span></span><span style="font-family: Verdana;"><span style="font-size: 11px;">Ama biz biliyoruz ki Rum’un aklında bizi yönetime etkin bir şekilde dahil etmek de yoktur. </span></span><span style="font-family: Verdana;"><span style="font-size: 11px;">Rumlar Federal Hükümet’te kararların oy birliği ile alınmasına yönetime etkin katılmamıza da karşıdırlar. </span></span><span style="font-family: Verdana;"><span style="font-size: 11px;">Kaldı ki, Türkiye’nin garantörümüz olarak kalması, müdahale hakkının devam etmesi Rumlar neye razı olursa olsun pazarlık konusu dahi edilmemelidir. </span></span><span style="font-family: Verdana;"><span style="font-size: 11px;">Neden? Çünkü Türkiye’nin garantörlüğünün devam etmeyeceği, müdahale hakkının olmayacağı bir çözüm Kıbrıs Türkü ve devletimiz için çözün değil yıkım olur. </span></span><span style="font-family: Verdana;"><span style="font-size: 11px;">Durum ortadadır ve şimdi KKTC’nin bir bütün olarak yapması gereken o uzun zamandır görüşmeler başarısızlıkla sonuçlanırsa yapılacağı söylenen yeni bir yol haritasını belirlemektir. </span></span><span style="font-family: Verdana;"><span style="font-size: 11px;">Sayın Cumhurbaşkanı Akıncı, federal çözüm için elden gelen tüm gayretin gösterildiğini, ama Rum tutumu yüzünden bunun başarılamadığını, başarılmasının da kendi nesli için mümkün görülmediğini net bir şekilde açıklayarak durumu tarihsel ifadelerle özetlemiştir </span></span><span style="font-family: Verdana;"><span style="font-size: 11px;">Türkiye Cumhuriyeti Devleti, BM Genel Sekreteri’nin iyi niyet misyonu parametrelerinin bir sonuç vermediğinin kesinleştiğini, bunların değişmesi gerektiğini net bir şekilde ortaya koymuştur. </span></span><span style="font-family: Verdana;"><span style="font-size: 11px;">Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Guterres, Crans-Montana’da gazetecilere konuşurken ‘ Kıbrıs konusunun çözümünün çok, çok zor olduğunu’ vurgulamıştır. </span></span><span style="font-family: Verdana;"><span style="font-size: 11px;">Anımsanacağı üzere BM eski Genel Sekreteri Kofi Annan da 2004 referandumlarının ardından BM Güvenlik Konseyi’ne sunduğu raporda, ‘Rum halkının sadece sunulan planı değil çözümü reddettiğini’ vurgulamıştı. </span></span><span style="font-family: Verdana;"><span style="font-size: 11px;">Kanaatimce bütün yaşanan gelişmeler ve açıklamaların ardından Birleşmiş Milletler gerçekleri içeren bir değerlendirme ve raporlama yapmalıdır. </span></span><span style="font-family: Verdana;"><span style="font-size: 11px;">Rum lider Anastasiadis’in düzenlediği basın toplantısında Birleşmiş Milletler parametreleri çerçevesinde görüşmelere devam etmeye hazır olduğunu belirtmesi oyalama ve süregelen durumu Kıbrıs Türkü aleyhine kullanma hedeflerinden sapma olmadığını gösteriyor. </span></span><span style="font-family: Verdana;"><span style="font-size: 11px;">Rum liderin ‘ Kıbrıs Türkleri Kıbrıs’ın mı, Türkiye’nin bir parçası mı olacaklar’ karar versinler şeklindeki ifadeleri ise son derece yakışıksız ve temelsizdir. <br /> </span></span><span style="font-family: Verdana;"><span style="font-size: 11px;"> Kıbrıs Türk Halkı elbette Anavatan Türkiye ile en yakın ve en ileri ilişkiler içinde olmaya devam edecektir ama unutulmamalıdır ki halkımız 1983 yılında self determinasyon hakkını kullanarak bağımsızlığını ilan etmiş kendi devletini kurmuştur, Türkiye de bu Devleti resmen tanıyor.<br /> Dolayısı ile Kıbrıs Türk tarafı ve Türkiye konuyu daha fazla uzatmamalı, Rum oyununa boyun eğilmemeli, Rum’un zaman kazanmasına, Kıbrıs Türk Halkı’nı haksız bir şekilde ekonomik ambargo ve siyasi izolasyon altında tutmasına fırsat tanımamalıdır. </span></span><span style="font-family: Verdana;"><span style="font-size: 11px;">Halkımız bu durumun sürmesine haklı olarak tepkilidir.<br /> Tarihi bir süreçten geçiyoruz; Kimsemizin olayları iç nedenler, çekişmeler ya da hesaplarla başka başka noktalara çekmemesi lazımdır.<br /> Hepimiz ayı gemideyiz. Hepimizin arzusu, kendi idaremizde, özgürlük, demokrasi ve güvenlik içinde yaşamaktır. </span></span><span style="font-family: Verdana;"><span style="font-size: 11px;">Bunun için yapılması gereken ise; birlik içinde, kararlılıkla ve Anavatan Türkiye ile istişare içinde kaderimizi etkileyecek cesur kararları almak, birlikte yürümek ve yoğun bir şekilde mücadele etmektir.</span></span><br /> <span style="font-family: Verdana;"><span style="font-size: 11px;"> Benim öteden beri ifade ettiğim ve sayın Akıncı’nın da yine son basın toplantısında belirttiği üzere , kimse bir anlaşma olmadı diye ümitsizliğe, yılgınlığa kapılmasın. Ev ödevlerimizi gününde ve gereği gibi yaparsak KKTC’nin bugünkünden de daha ileri demokrasi standartlarını, gelişmişlik ve yaşam kalitesi seviyesini yakalamaması için hiç bir neden yoktur.”<br /> <br /> Ayrıntılar VATAN'da</span></span></span>