GENELKURMAY BAŞKANI İLKER BAŞBUĞ’UN ÖZGÜRLÜĞÜ

Eski Genelkurmay Başkanı, yılların askeri ve vatanın en büyük hizmetkar ve bekçisi İlker Başbuğ, nihayet 26 ay sonra özgürlüğüne kavuştu.   O ve onun gibi nice değerli vatan askerlerinin bazı iddialarla içeri tıkılmaları ve onların pasifize edilmeleri yenilir yutulur bir şey değildi.
            Biz Kıbrıs insanı, bu türdeki askerlerin yıkım ve kıyımına daha bir tepkili oluruz.  Çünkü çektiğimiz acıların bir parçası da İlker Başbuğ ve onunla aynı kaderi paylaşan pek çok komutan ve askerlerdir. 
            Ta çocukluk yıllarımızdan anılarımızda kalan ilk kitabımız vardır.  Alfabenin ilk sayfasında elindeki bayrağı ve silahı ile dimdik duran Mehmetçik’in onurlu duruşu.  İşte o resime bakarak biz Kıbrıslılar Rumlara ve İngilizlere karşı büyük savaş verdik.
            EOKA’nın acımasız günleri, Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Celal Bayar’ın dönemlerine rastlar.  İhtilal öncesi Menderes’le Zorlu değil miydi bizim Türk Mukavemet Teşkilatımıza katkı koyan ve bu teşkilatın kurulmasına öncülük eden?  Onlar değil miydi bize silah temin edip düşmana karşı güçlü olmamızı kılan?
            27 Mayıs İhtilali onların sonu oldu.  Celal Bayar’ı asmadılar ama Yassıada’da Türk “adaleti” Başbakan Adnan Menderes ve Fatin Rüştü Zorlu’yu astı.  Bu ne kadar yüzkızartıcı bir durumdu Türk insanı için.  Bütün dünya bize gülmüştü ve acı çığlıklara tepki göstermişlerdi.  Sonra ne oldu?  Yıllar sonra onlara iade-i itibarda bulundular.  Yani onurlarını iade ettiler.  Ne kıymeti var onlara onurlarını iade etmenin.  Sadece vicdanlarda aklandılar ama Türk adaletinde siyah bir leke olarak o asılma kararı.  Onlar ne kadar hizmet etmişler Türk milletine.  Pek çok ülke siyasileri ile iletişim kurmuşlar ve Türkiye’nin dünyadaki “siyaset ve onurlu duruşuna” büyük katkı koymuşlar.  Şayet bugünlere gelinmişse, onların siyaset kilometrelerine koydukları temel taşlarla gelinmiştir.
            Şimdi geriye bakarak bazı komutanların mahkum edilişini değerlendirmeye çalışıyorum kendi vicdanımda.  Bu insanlar vatan haini miydiler?  Hiç mi kendi milletlerine hizmet etmediler?  Türk insanının çocuklarını, analarını, babalarını ve kardeşlerini mi katlettiler?  Bunların hiçbiri onlar için geçerli değildir.  Çünkü onlar onurlu ve milliyetperver insanlardır.
            Bakınız İlk Başbuğ’un özgeçmişine...
            Orgeneral İlker Başbuğ 1943 Nisanında Afyonkarahisar’da dünyaya geldi. 1962 yılında Kara Harp Okulu’ndan, 1963 yılında Piyade Okulu’ndan mezun olmuştur. 1971 yılına kadar Kara Kuvvetleri Komnutanlığı’na bağlı çeşitli birliklerde Takım ve Bölük Komutanlığı yaparak, 1973 yılında Kara Harp Akademisi’nden mezun olmuş ve ta, Orgeneralliğe ve Genel Kurmay Başkanlığı’na kadar yükselmiştir.  30 Ağustos 2006 yılında da yaş haddinden emekliye ayrılmıştır.
            Böyle bir askerlik sürecini yaşayan bir vatan evladının yapacağı tek şey, huzurlu bir hayat sürmek ve onuru ile bu dünyadan göç etmektir.  O da onu yapıyordu.  Lakin nerden çıkmışsa, mevcut iktidar “Askeri darbe hazırlığı içinde” gördükleri bazı askerlere soruşturma başlatmışlar ve sonunda onları ömürboyu hapse mahkum etmişlerdi.  O tutuklamaların ve soruşturmaların mazereti şuydu:
            “İnternet andıcı” soruşturması kapsamında tutuklanan eski Genel Kurmay Başkanı İlker Başbuğ, Ergenekon Savcılığınca tutuklandı ve “silahlı terör örgütü yöneticiliği ve hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçlamasıyla mahkum edildi.
            İlker Başbuğ ve onun gibi nice değerli komutanlar demir parmaklıklar arkasına konurken, kamuoyunda yükselen tepkiler ayyuka çıkıyordu.    Nitekim 20. Ağır Ceca Mahkemesi, Anayasa Mahkemesi’nin, hak ve hürriyet ihlali olduğu gerekçesiyle Başbuğ’u tahliye edip özgürlüğünü iade etti.
            Bakınız Bağbuğ özgürlüğüne kavuşunca ne demiş...
            Hapisten çıkınca “Sessiz Eylem”e katılan İlker Başbuğ, “Bu bir başlangıçtır.  Bu davada 323 silah arkadaşım da şu anda cezaevinde tutukludurlar.  Ama inanıyorum ki, onların da özgürlüğü yakındır. Şayet ben ard düşünceli olsaydım ve hükümete darbe düşüncesinde olsaydım, elimdeki büyük askeri güçle bunu zamanında yapardım.”
            Bence de yapardı ama yapmadı.  Çünkü öyle bir düşünce içinde değildi Bağbuğ.  Lakin mevcut iktidarın yaklaşımı, “Bundan sonra tek bir asker hükümete darbe yapacak umut içine girmemelidir” anlayışından hareketle, bir sürü askeri içeri tıkmıştır.  Lakin kamuoyundan yükselen sesler, herhalde iktidarı rahatsız etmektedir.
            Madem hatadan dönülüyor ve kamu vicdanı rahatlatılıyor, mesele yok.  Sadece yapılanların unutulmayacağını da ifade etmek durumundayım.  Önümüzde yerel seçimler ve ondan sonra da Genel Seçimler olacak nasıl olsa.  Bütün asker aileleri, yaşadıkları acılar, iktidara oy verecekler mi?  Bundan şüphem var.  Ben de olsam oy vermezdim, bunca yaşanan acılardan sonra.
            Sanırım bundan sonra İlker Başbuğ’un yapacağı ilk iş, yaşadıklarını kitaplaştırma ve kamuoyunu bilgilendirme olacak.  Yaşananları belgelemek ve kalıcı hale getirmek, herkese ibret olması açısından çok önemlidir.
            Yine de herkes sevinmiştir Bağbuğ’un özgürlüğüne. İnşallah diğer komutanlar da özgürlüklerine kavuşurlar ve Türk adaletindeki siyah gölgeler de kalkımş olur.