KKTC’ye yönelik ambargoların kaldırılması için mücadele eden ‘Embargoed’ adlı sivil toplum örgütünün başkanı Fahri Zihni,  Güney Kıbrıs’ta İngilizce yayınlanan Cyprus Mail gazetesinde, hellimin coğrafi tesciline ilişkin makale kaleme aldı.
“Hellimin Coğrafi Tescili Kıbrıslı Türkler İçin Ne İfade Ediyor?” başlıklı makalede Yeşil Hat Tüzüğü’nün Rum kesiminin engellemeleri nedeniyle iyi çalışmadığı, bu konunun Avrupa Komisyonu’nun raporlarında da yer aldığı, ancak düzletmek için bir çaba harcanmadığı kaydedildi.  Makalede, bunun bir sonucu olarak, Kuzey Kıbrıs’tan AB’ye Yeşil Hat Tüzüğü ile yapılan ticaretin çok kısıtlı kaldığı ve Güney Kıbrıs’ın AB’ye toplam ihracatının sadece yüzde 0,5’ine denk geldiği vurgulandı.
Makalede, hellimin konusunda da denetim mekanizması başta olmak üzere bazı belirsizlikler olduğu belirtilerek, ‘helva, tahin, zeytinyağı’ gibi ürünlere çıkarılan engelin hellim konusunda da çıkarılacağı yönündeki endişeler dile getirildi.
Fahri Zihni tarafından kaleme alınan ve Cyprus Mail'de yayınlanan makalenin tamamı şöyle:
“26 Nisan 2004'te Avrupa Birliği (AB) dışişleri bakanları, Kıbrıslı Türklerin 40 yıl öncesine, 1964'e kadar uzanan ekonomik izolasyonunu sona erdirmeye karar verdiler. Kıbrıs Türk toplumu bu gelişmeye çok sevindi.  Birkaç gün içerisinde, adanın kuzeyi ve güneyi arasında ticarete izin veren Yeşil Hat Tüzüğü (YHT) yürürlüğe girdi. Kıbrıslı Türkler artık Avrupa ile ticaretin dışında değillerdi ve önlerinde parlak bir gelecek vardı. Ya da öyle görünüyordu.
AB'nin bu fikir değişikliği, Kıbrıslı Türklerin ezici bir çoğunlukla Kıbrıs’ta kapsamlı bir barış planı ve AB'ye katılım için oy kullandığı Birleşmiş Milletler (BM) Annan Planı referandumunun bir neticesiydi. AB, bu iyi niyeti gösteren Kıbrıslı Türklerin artık haksız ambargolarla cezalandırılmaması gerektiğine güçlü bir şekilde inanıyordu. Bu politika, BM tarafından da bugüne kadar desteklendi.
Buna rağmen, Kuzey Kıbrıs'ın YHT aracılığıyla AB'ye ihracatının net değeri yılda 6,3 milyon Euro'dur. Bu rakam, Güney Kıbrıs’ın 1,277 milyon Euro'luk (2019, Covid öncesi tam yılı kapsar) değeri ile karşılaştırıldığında okyanusta bir damladır. AB ihracat değerinin % 0,5'i adanın kuzeyinden, % 99,5'i ise güneyindendir. AB’nin niyeti bu değildi.
Avrupa Komisyonu, her yıl, Kıbrıs Rum hükümetinin YHT hükümlerine uymamasından sert bir şekilde yakındığı bir rapor yayımlamaktadır. Komisyon, bu konuda yılda sadece bir kez toplanmakta ve yapılan aynı hataları yinelemektedir. Ancak Komisyon, bu konuda herhangi bir iyileştirici tedbir almamaktadır.
Zeytinyağı, helva, tahin, reçel, kahve, bulgur ve kuruyemişlerin “gıda güvenliği nedeniyle” sınır ötesinde satılması yasaklandı. Bununla birlikte, Kıbrıslı Rum yetkililer, bu ürünleri teste tabi tutma (balık, patates ve balda yapıldığı gibi) ya da hâlihazırda kuzeydeki birçok ürünün sahip olduğu uluslararası standartlara göre akreditasyonunu kabul etme konusunda fikir yürütmeyi reddediyor. Komisyon, “Komisyon, geçerli yasal çerçevede bu ürünlerin Yeşil Hattı geçmesine izin verildiğini onaylar ve Kıbrıs Cumhuriyeti yetkilileri tarafından yasaklanmaması gerektiğini bildirir” diyerek durumu protesto etti ancak ardından hiç bir eylem gerçekleştirilmedi.
Balık yasak değil. Ancak, Kuzey Kıbrıs balıkçılarına sınırdan geçmeleri ve balıklarını kontrole vermeleri için sadece 30 dakika (14: 00-14: 30) ayrıldı ve herhangi bir gecikme olursa, balıkçılar balıklarını satamamaktadır.
2019 yılı boyunca, Kıbrıslı Türklere ait özel, küçük araçlarla Güney Kıbrıs'a 503,520 geçiş yapıldı, ancak aralarında malların taşınmasında önem arz eden 7,5 tonun üzerinde herhangi bir ticari araç yer almadı. Ne yazık ki, son 17 yıl içerisinde önlerine konan bürokrasi dağını aşıp, aracını diğer tarafa geçirmeyi başaran bir kişi bile olmadı. Bu konuda da Komisyon iyileştirici bir eylemde bulunmadı.
Kıbrıslı Türklerle ticaret yapmak isteyen Kıbrıslı Rumlar, kendilerini başkaları tarafından “hain” olarak suçlanırken buluyor ve hiç kimse Kıbrıs'ın kuzeyinden geldiği belirtilen ürünleri sergilemeye hazır değil. Kıbrıs Rum medyası, Kuzey Kıbrıs'tan gelen malların reklamlarını yayınlamayı reddediyor. Komisyon bu konuda da bir eylemde bulunmuyor.
Sonuç olarak, YHT tam bir başarısızlık örneğidir çünkü AB kendi düzenlemelerine bile uymada ve Kıbrıs Rum hükümetinin Kıbrıslı Türklere yönelik ticari ambargoyu artıran, küçümseyici gayretlerine karşı çıkma konusunda güvenilir değildir.  Buna ilaveten, doğrudan uçuşlar, uluslararası spor, akademi, kültürel katılım, ekonomik yardım, yatırım ve doğrudan iletişim yasakları da eklenince, Kıbrıslı Türkler, Türkiye’ye daha da bağımlı hale gelmektedir. Bu durum, tam olarak AB’nin kendi koyduğu hedefleri bozguna uğratmaktadır.
Hellim, Kıbrıs'ın her iki tarafı için de çok önemli bir ihracat ürünüdür.  Bugün, Tescilli Menşe Adı (PDO) denetimlerini üstlenen şirket olarak bilinen Bureau Veritas (BV) ile Kıbrıs Rum hükümeti arasındaki sözleşmenin içeriği bir sır olarak kalmaya devam ediyor. Herhangi bir şeffaflık olmadan, mutabık kalındığı üzere, sözleşmenin tamamen yetkilendirilmiş şekilde mi yoksa bir standart müşteri-yüklenici ilişkisini mi içerdiğini kim bilebilir? Örneğin, müşterinin yükleniciden kuzeydeki denetimlerinin bir kısmını veya tamamını askıya almasını veya iptal etmesini istemesi mümkün olacak mı? BV, altı yıldır bu projedeki rolü hakkında bir kamu açıklamasında bulunmadı.
Tescilli Menşe Adı’nın yanında, Kıbrıs Rum Hükümeti, Kıbrıslı Türk temsilcilerin protestolarını görmezden gelerek, Komisyon ile işbirliği içerisinde kendine yeni ve kilit rol oynayan yasal bir yetki atadı. Bu, hellim için Sağlık ve Bitki Sağlığı (SPS) önlemleri yetkisidir. Bu yetkiyle birlikte Kıbrıs Rum hükümeti, nihai otorite olarak dilediği takdirde, sözleşmeli firmalardan alınan profesyonel raporlara bakılmaksızın, Kuzey Kıbrıs’ta üretilen hellimi hijyen ve sağlık gerekçesiyle reddetme yetkisine sahip olur.  Bu asla Ortak Anlayış’ın bir parçası olmadı. Komisyon, yıllardır diğer ürünler için yaptığı gibi, neden kendi gıda sağlığı denetçilerini atamıyor?
Sağlık ve bitki sağlığı önlemleri çerçevesinde Kıbrıslı Türk helliminin başına neler geleceğini biliyoruz. Çünkü helva, tahin, zeytinyağı gibi ürünlerde bu hali hazırda gerçekleşiyor. Kıbrıslı Rum yetkililer, tartışmasız uluslararası akreditasyona sahip ürünleri reddediyor.  Bu ürünler, diğer birçok ülke için yeterince iyiyken, Güney Kıbrıs için yeterli görülmüyor.
Komisyon'un YHT’de yapılacak değişiklikleri kabul etmesinin üzerinden on gün geçmiş olmasına rağmen, Kıbrıslı Türk temsilcilerin içerik hakkında hâlâ bir fikri yok. Üstelik bu değişikliklerin, Kıbrıslı Türk çiftçilerin, süt endüstrisi işçilerinin ve tedarik zinciri çalışanlarının geçim kaynakları üzerinde hayati etkileri olabilir.
2004 yılında, Kıbrıs Türk toplumuna, altı Kıbrıs Avrupa Parlamentosu Üyesi (MEP) pozisyonundan ikisi atandı, fakat şimdi bu pozisyonların hepsi Kıbrıs’ın Rum kesimindeki siyasi partileri temsil eden kişiler tarafından dolduruluyor. Buna Kıbrıslı Rumlara her zaman destek veren Yunanistan'ı da eklersek,  Kuzey Kıbrıs’ı temsil eden sıfır temsilciye karşı Güney Kıbrıs'ı temsil eden 27 parlamento üyesi var. Bu şekilde, bu sayıca küçük toplumun kalıcı olarak, yetersiz bir şekilde temsili sağlanıyor.
Söz konusu, oldukça tartışmalı Tescilli Menşe Adı’nın işlevsel olabilmesi için, inekten, keçi ve koyun yetiştiriciliğine geçilebilmesi adına yaklaşık 100 milyon Euro'ya ve 10 yıla daha ihtiyaç olacak. Ancak, her şeyden önce, AB’den karar alma sürecinde Kıbrıs Türk toplumuna yönelik daha kapsayıcı olunması istenmemiz gerekmektedir. Görmezden gelerek ya da ticaret için YHT’nin doğru uygulanışının denetlenmesinde sürekli olarak yapılan başarısızlıkları önemsiz gibi göstererek AB, Kıbrıs’ın kuzeyindeki kendi vatandaşlarının temel insan haklarını ihlal etmektedir."
        

Editör: Mehmet Kasimoglu