Kıbrıs’taki Dostluk Maçında Dahi Kriz Çıkardılar…

Kıbrıs’ta taraflar arası yakınlaşmayı, dostluğu sağlamak amacıyla Rum Stelios Vakfı tarafından finanse edilen Barış ve Spor Örgütü; Magosa Türk Gücü ve Nea Salamina futbol takımları arasında yapılacak bir dostluk maçı düzenledi.

     Maç 19 Mart Salı günü Barış Gücünün kontrolündeki ara bölge olarak bilinen Pile sahasında yapılacaktı. Hatta bu maça KKTC Cumhurbaşkanı Sn. Akıncı, Güney Rum Kesimi lideri Bay Anastasiadis ile dünyaca ünlü Fransız futbolcu Didier Drogba’da onur konuğu olarak katılacaklardı…

  Organizasyon iki ay öncesinden yapılmış, her şey hazırken;  maça saatler kala Rum tarafından tam da onlara yakışan bir talep gelmiştir!

     Çünkü Rum tarafı ara bölgede de olsa bu maça KKTC’yi temsilen gelecek olan Cumhurbaşkanı Sn. Mustafa Akıncı’nın makam arabasında KKTC bayrağı olamaz dayatmasını yapmış, sonra da maçın oynanacağı sahanın kötü olmasını gerekçe göstererek, maçı Rum topraklarındaki sahaya almışlardı!

  Maçla ilgili yaşanan bir başka gelişmede BM BG’nün ara bölgenin dışındaki bu Rum sahasında oynanacak maçın güvenliğini sağlamayacakları yönündeki açıklamasıdır!

    Neticede KKTC Cumhurbaşkanı Sn. Akıncı’nın katılmadığı ve 19 Mart Salı günü oynanan maçın başlama vuruşunu Rum lider yapmış, ünlü futbolcu Drogba da Kıbrıs’tan barış mesajı vermiştir. Taraflar arasında 30’ar dakikalık devreler halinde oynanan maç 1-1 berabere bitmiştir.

  Bu arada maçın oynandığı sahadan canlı yayın yapmak isteyen KKTC resmi yayın organı BRT TV’nin yayın aracı, Rum polisi tarafından stadın yanına dahi sokulmamış, yayın yapma özgürlüğü engellenmiştir!

      KKTC Cumhurbaşkanı Sn. Akıncı, maçtan sonra aşağıdaki açıklamayı yaparak, Rum tarafının kabul edilmez bu davranışına aşağıdaki tepkiyi göstermiştir:

“Hiçbir zaman Güney’e gitmem tavrında olmadım. Ancak bir etkinlik Güney’de yapılacaksa aynısının Kuzey’de de yapılması gerekir. Bu basit bir statü meselesi değildir. Bu, Kıbrıs Türkü’nün varlığı ve siyasi eşitliği meselesidir. Siyasi eşitlik gibi haklı olduğunuz noktalarda kararlı ve ısrarlı tavrınızı sürdürmezseniz nerelere sürüklenebileceğinizi düşünmek bile istemiyorum. Esas üzücü olan BM’nin tavrıdır. Bize maçın hep BM kontrolündeki bölgede olacağı söylendi. BM son anda, ‘güvenliği sağlayamam’ diyorsa adadaki varlığı kendi elleriyle sorgulanır hale gelir. Bir etkinlik o tarafta olacaksa bu tarafta da olacak veya ara bölgede olacak. Hassasiyetimiz, Kıbrıs Türkü’nün varlık ve eşitlik kavgasıdır, başka bir şey değil.”  

       Bir spor müsabakasında dahi türlü engellemelerle KKTC’nin varlığını görmezden gelen, Cumhurbaşkanı Akıncı’nın siyasi temsiliyetini yok sayan, yaşanan bu olumsuzluklara göz yuman Rum yönetimi lideri Anastasiadis’e, adada taraflar arası barışı gözeten, tarafların güvenliğini sağlamaktan sorumlu BG’nün duyarsızlığına bakıldığında; adada hangi tarafın çözümü istemediği, BM’yi temsil eden BG’nün neden tek taraflı davrandığı net olarak görülmektedir...

     Kıbrıs’ta bundan öncede benzer spor müsabakaları oynanmış ama her spor karşılaşmasında Rum tarafı daima sorun çıkarmıştır! En çarpıcı olanı ise; 2010 yılında FİBA EuroChallenge kupası G grubunda Lefkoşa Rum kesiminde Apoel basket takımıyla maça çıkan Pınar Karşıyaka basketbol takımımızın Rum fanatiklerinin saldırısına uğramış olmasıdır. Salonda bulunan üç bin civarındaki Rum seyirciye karşın 10 Rum polisi yetersiz kalınca, takımımız soyunma odasına sığınmış, saatlerce burada mahsur kalmıştır. O gün takımımızın güvenliğinin sağlanamaması nedeniyle takımımızın KKTC’ye geçme talebi ise Rumlar tarafından kabul edilmemişti…

     Sonuç olarak Rumların adada Türk tarafının tarihi ve hukuki kazanımlarını görmezden gelen uygulamaları, türlü ambargoları hala devam etmekte, Kıbrıs adasında Türk tarafına değil siyasi eşitlik vermek, ellerinden gelse adada yaşam hakkı dahi tanımayacakları çıkardıkları her olayda, yapmış oldukları her haksızlıkta daha iyi anlaşılmaktadır.

     50’li yıllardan bugüne Rum tarafında değişen hiçbir şey yoktur, bundan sonra da olmayacaktır. Önemli olan Kıbrıs Türk halkının da, Türkiye’nin de mevcut kazanımlarına sonuna kadar sahip çıkmasıdır.