Kilisenin güç gösterisi

Son zamanlarda ülkemizin köyleri ve kasabalarının Rum Ortodoks Kilisesi’nin güç gösteri alanına kaydığını farkettiniz mi? Hemen her vesile ile KKTC topraklarında kalan eski Rum kiliselerinde ayinler düzenleniyor.

Açıklayabilen, açıklasın: Ne oldu da Güney’deki komşularımız birden bire eski topraklarndaki kiliselerde ayin düzenleme ihyiyacını hissetiler?
Gökten vahiy mi indi? Yoksa yeni barış süreciyle birlikte Rum Ortodoks Kilisesi, bütün olanaklarını seferber edip Türklere “Buraların asıl sahibi bizim” mi demek istiyor.

Efendim, çocuk altı yaşında iken gittiği Gazi Mağusa’da, Surlariçi’ndeki Ay İkserino 58 yıl sonra neden gider?

O insanın küçücük bir çocuk olarak ailesine eşlik ederek yaptığı kilise ziyareti sırasında ruhunda o kadar derin izler mi oluştu ki, böyle bir ziyareti gerçekleştirmek ister?

Bir zamanlar, daha sınır kapıları açılmazdan önce Dip Karpazdaki Apostolos Andreas Kilisesi’ne başlatılan ziyaretin anlamı büyüktü. Orada gerçekten dini bütün insanlar bizdeki hac ziyaretinin karşılığı olan o kutsal mekana gelmiş, ağlayanlar, bayılanlar, kiliseye yaklaşınca son 100 metreyi sürünerek gidenler ve daha nicesi…

Bir gazeteci olarak o tarihi günün tanığıyım ben. Rahmetli Denktaş o gün çok olumlu bir karar almıştı.
Aynı şekilde Güzelyurt’un göbeğindeki Ay Mama kilisesinde yapılan ayinlere de böyle bakabiliriz. Ancak bu konuda 18 Ağustos 2004 tarihinde Simerini Gazetesinde, o zamanlar Baf Metropolit, şimdiki Başpiskopos Hrisostomos şöyle bir açıklama yapmıştı:

“Ay Mama Kilisesi’nin Rumlara ait olduğunu ve onu istediklerini göstermek için Rum halkını ayine katılmaya çağırdıklarını, kilisede ayin yapmalarından ötürü İşgal makamlarına izin vermelerinden ötürü teşekkür etmeyeceğim.”

***

Rum Kilisesi, hemen her zaman olduğu gibi, insanların dini duygularını siyaset için kullanıyor. İşte son zamanlarda artan kilise ziyaretleri ve bunların bir çeşit gövde gösterisi haline getirilmesinin temelinde kanımca iki neden var.

Birincisi içe dönük ve Kıbrıs Rum halkına,“bu topraklar bizim” mesajı vermeyi amaçlıyor. Yani Rumlara “Buraları unutmayın; buralara geri döneceğiz,”
telkininde bulunuluyor.

İkincisi ise KKTC’nin bir Türk toprağı olduğuna inanan insanlarımızın moralini bozmak, bu iş bitti, bu topraklar artık Rumları olacak, mesajıvermek isteniyor.

İşte, tam bu noktada, yıllardır “çözüm” adına KKTC’nin yıkılması için çalışanların da Gazimağusa’daki ayinlere katılması beni çok düşündürüyor.
Acaba arkadaşlar kilise ayinlereine katılarak mı “Barışçı” oluyorlar?

Barışçı olmak için kiliselere mi gitmek gerekli?

Acaba hepimiz Hristiyan olursak, Kibrıs’ta sorun çözülür mü?

***

Efendim, Kıbrıs Sorunu bir din kavgasından kaynaklanmıyor ki, aradaki din engelini kaldırınce kendiliğinden çözüm olsun. Gerçi Rum Ortodoks Kilisesi dini farklılığı çok öne çıkartıyor. Oysa temel çelişki,din dışında daiki değişik etnik ve kültürel farklılıkları olan Türk ve Rumların Kıbrıs Adası üzerindeki haklarını paylaşamamalarından kaynaklanıyor. Burada Rumlar sayısal üstünlüklerine dayanarak Türkleri, Ada’nın asli unsurlarından biri olarak görmek istemedikleri için çatışma çıkıyor.

Özetle: Biz Ada’da ik bölgeli ve sulandırılmamış iki kesimli bir çözüm sayesinde yan yana ama, içiçe olmayan biz çözüme sıcak bakıyoruz.
Ama bu, Gazimağusa sokaklarında “Biz geldik” anlayışıyla dini tören düzenlemek isteyenlere ne kadar barışsever bir halk olduğumuzu gösteriyoruz. Yoksa, bu davranışımızdan, aczimiz, zavallılığımız ve kendi topraklarımızı Rumlara peşkeş çekmeye hazır olduğumuz anlamını çıkartanlar her zaman olduğu gibi şimdi de aldanıyorlar.

Yakın siyasi tarihimiz, Rumların Türklere karşı uyguladıkları politikalarda ke kadar yanlış yaptıklarının kanıtlarıyla dolu. Artık hoşgörü sınırı zorlanmamalı. Türkler Rumlara muhtaç değil. Bu böyle biline.
Efendim, saygılarımla!..