KİMLER KAZANIR KİMLER KAYBEDER

Kaybedenler sürekli olarak bir sorunun parçası olmayı tercih edenlerdir.
Tam da bizdeki bir takım politikacılar gibi.
Adamlar alışmışlardır; Kıbrıs sorununun bir parçası olmayı, onunla birlikte yaşamayı, kendilerine yaşam tarzı olarak seçmişlerdir.
Bu yaşam tarzı davranışları için de sürekli bir özürleri ve tesellileri vardır.
Kendi kendilerine vehmettikleri kaybetme korkusunu etraflarına yaymakta da ustadırlar.
Kendilerinde olması gereken özgüvenlerini yitirdikleri gibi başkalarınınkilerini de bir güzel tüketebilmektedirler.
Kaybedenlerin dilinde hep ‘bir çözüm imkansız!’ yada ‘Rum la yaşamak mı, asla!’ gibi laflar vardır.
Özetle kaybeden her çözümde bir sorun görenlerdedir.
Oysa kazananlar sorunun parçası olma yerine, sorunun çözümünün parçası olmayı tercih edenlerdir.
Kazananlar bir plan ve proje peşinden koşanlardır.
Dolayısı ile de kazananın her sorun için bir çözümü vardır.
Ve kazananlar her baktığı yerde karanlığı değil bir çözüm için ışığı görenlerin tarafı olacaktır.
Niçin yaptık bu felsefe girişi derseniz şöyle.
Gayet güzel başlayan müzakereler için olumsuz yaklaşımlar, son günlerde atmosferde yeniden yankılanmaya başladı.
Kimler tarafından derseniz, yukarda yaptığım sınıflandırmaya göre kaybedecekler tarafından.
Bereket versin ki “kazananlar” da devrededir ve harıl harıl da bir çalışma içerisindedirler.
Bu çalışmalar eskisi gibi Lefkoşa’ya hapsedilmiş te değildir.
Lefkoşa’dan Ankara’ya.
Ve de eş zamanlı olarak, brüksel’e Cenevre’ye New York’a kadar geniş bir alanda “kazanacakların” dahli ve gayreti süregelmektedir.
 
İşin felsefesini böylece yaptıktan sonra yeniden haberlere dönelim.
Cuma gün biraraya gelen müzakereciler öylesine bir mesafe katetmiş olmalıdır ki Sn. Özersay “sıra al-verlere geldi!” diyebiliyor.
Demek ki ilerleme var.
Demek ki bu işin hazirandan önce bir sonuca bağlanacak.
Dışişleri Bakanı Nami de Amerika’da günlerdir çalışıyor.
Çok iyi ağırlanıyor.
En üst seviyede diplomatlarla görüşüyor.
Şimdiye dek hiçbir Kıbrıslı diplomat Amerikada böylesine itibar görmedi.
Belli ki dönüşünde eli boş dönmeyecek.
Göreceksiniz çantasında çok şeylerle gelecek.
Velhasılı süreç ilerliyor, hem de süratle.
Sırası gelmişken şu “Nami olayı” konusunda da birkaç söz söylemek isterim.
Bir defa kimse aksini söylemesin Nami bir değerdir.
Öyledir ki Amerika’nın bu denli ilgisini çekmiştir.
Hatta Ankara’nın da.
Gel gör ki ısrarla bizim müzakereciler kadrosundan uzak tutulmak istenmektedir.
Bunu anlamak gerçekten zordur.
Hatta ve hatta Sn Nami, böylesine üst seviye diplomasi içinde iken, dışlanmak istenmektedir.
Yapılan doğru değildir.
Müzakereler sürecinde ve sonrasında elimizdeki değerleri sonuna dek kullanmak bizim faydamızadır.
Dünyalı olmaya yaklaştığımız bu günlerde sayıları az olan değerlerimize çok ihtiyacımız olacaktır.
Ve de eşiğinden adım atmakta olduğumuz süreçte önyargılara yer yok.
Çok ve daha çok insana yetenekli ihtiyacımız olacak.
Bir dava az insanla kazanılmaz.
Geçti o liderlik devirleri.