Geçen Pazar günü (25 Haziran 2023) KKTC seçmeni sandığa giderek boş olan bir milletvekilliği ile yerel yönetimlerdeki boş sandalyeler için oy kullandı ve boş olan tek milletvekilliğini CTP adayı Sami Özuslu kazandı.
Bu seçim, demokrasi/seçim tarihimizde, yaklaşık (ya da yuvarlatılmış) %30 katılımla, en düşük katılımlı seçim oldu. Hem de bu seçime kadar gerçekleşen en düşük katılımlı seçimin (yuvarlak olarak % 60) çok altında, yarısı kadar bir katılımla! Bu seçimin özellikle vurgulanacak yanı bu!
13 Haziran 2023 tarihli Vatan’da, seçim konusunun, KKTC özelinde genellikle “hareket,” “dinamizm” ve ülkenin şenlenmesi demek olduğunu ama bu kez öyle bir ortam olmadığını yazmıştım. Öyle de oldu.
Bunu bilgiçlik taslamak için yazmamıştım. Kehanet gibi bir niyetim de yoktu.
Bu arada şunu da belirteyim: Seçime katılımın düşüklüğü mevsimle, okulların kapanmasıyla, tatille ya da falan filan nedenle açıklamaya çalışmak abesle iştigaldir, boşuna çabadır, martavaldır. Bu mevsimde nice yüksek katılımlı seçim gerçekleşti bu ülkede!
***
Her şeyden önce şunu belirteyim: Seçime katılma oranı, KKTC seçmeninin bir bütün olarak, şu ya da bu partiye değil doğrudan “siyaset kurumu”na gösterdiği bir “kırmızı kart”tır. Tıpkı iki anayasa halkoylamasında olduğu gibi! Değişim istemi mi bu kırmızı kart? Elbette ki öyle değerlendirilebilir ama %30 katılımlı bir seçimden bir partinin pay çıkarması çok ama çok abartılı bir böbürlenmedir. Kimse kusura bakmasın bu seçime “referandum” niteliği kazandırmak isteyen ana muhalefet, böylesidüşük katılımlı bir seçimden kendi görüşünün baskın olduğu sonucu çıkaramaz. Çıkarırsa kendi kendini aldatır.
Seçim sonucu bakımından, CTP adayı Sami Özuslu’nun, seçimin “mutlak” galibi olduğu kesin! Buna karşı CTP, yani Sayın Özuslu’nun partisi nisbî/göreceli bir zafer kazandı, “mutlak” bir zafer değil! Böylesi düşük katılımlı bir seçimin sonucu hiçbir koşulda ve hiçbir parti bakımından “mutlak” zafer olamaz.
Elbette ki seçimin “yenileni” UBP’dir ama bu yenilginin “mutlak” olduğunu söylemek de abartılı bir söylemdir. Böylesi düşük katılımlı bir seçimin sonucu nasıl mutlak bir zafer olmazsa, “mutlak” de yenilgi olmaz ama bir başka açıdan, seçimin UBP için mutlak bir yenilgi olmaması, KKTC seçmeninin gösterdiği kırmızı kartın, öncelikle iktidar/hükümet/UBP için kullanıldığı gerçeğini değiştirmez. Yani kırmızı kart bir bütün olarak siyaset kurumuna gösterilmiştir ama en çok üstüne alması gerekenler Devlet/iktidar gücünü ellerinde bulunduranlardır.
***
13 Haziran 2023 tarihli yazımda da vurguladığım gibi, “seçim” kavramını harcanacak para ile değerlendirmek, benim anlayışıma uymaz. Ara seçime karşı çıkılmasını anlıyorum. Benim de buna gerek olmadığı yönünde görüşüm vardır ama karşı çıkış, harcanacak para dolayısıyla olmamalı!
Kişisel düşüncem, “ara seçim” kurumunun anayasadan kalkması yönündedir. Bu konuda, “Kıbrıs Türk Halkı’nın Siyaset Kutrumu Üzerine Deneme” adlı kitabımda önerim de oldu. Açıkçası kendi koşullarımıza uygun, kendimize özgü bir sistem oluşturmamız gerektiğini düşünüyorum. Bunun için ilk akla gelen, “yedek milletvekilliği” ile yedek belediye meclisi/ihtiyar heyeti üyeliği kurumlarının oluşturması ve hangi nedenle olursa olsun boşalmalarda ilgili yedek kişinin görevi devralmasıdır.
***
Seçimler genellikle o ülkenin siyasetinde yeni dengeler yaratır ve siyasetin gidişatı değişir ama bizim 25 Haziran 2023 tarihli ara seçimimiz, doğrudan ve kendiliğinden bir sonuç getireceğe, yeni dengeler yaratacağa benzemiyor.
Sami Özuslu’yu kutlarım. Hayırlısı olsun!