Nerden Nereye Devrilmek

Çocuk bahçesi vardı Lefkoşa’da.
Lefkoşa’lıyım, çocukluğum ilk gençliğim Lefkoşa’da geçti.
Hakkında birkaç yıl önce ‘‘ melih gökçek çocuk parkı ’’ hayırr ‘‘ Çağlayan çocuk parkı ’’ diye karşılıklı yaygaralar kopartılan ve fakat yaygaracıların bu yaygara koparma faslından sonra yine adım atmadıkları ve terk edilmiş halini sürdüren Çocuk Bahçesi 1950 – 1970 yılları arasında özellikle bahar ve yaz aylarında çocuk sesleri oyunları kahkahaları bağırış çağırışları ile şenlik kıyamet bir yaşama alanıydı.
Komşu kadınlar çocuklarını da yanlarına alarak ve yabanlık esvaplarını giymiş halde günün yorgunluğunu atmaya ve çocuklarının da mahalleli çocuklardan başka çocuklarla da birlikte oynayarak kaynaşmalarına gönüllerince eğlenmelerine meydan vermek için haftanın en az 3-4 akşamını orada karşılarlardı.
Kocaları ile gidenler de vardı tabii ki ve kocalar, sur içinden gelme yönündeki yokuşun başında olan karşılıklı iki kahveye oturup sohbete, nargile kahve eşliğinde, tavla oynamaya oturur kadınlar da ya çocuk bahçesine iner ya da Çağlayan Bar ile Taksim sineması veya Atatürk heykeli arasında yürürlerdi.
Çocukların oynama alanlarının olması kalabalıkların halk haline gelmesinde çok önemli etkisi olan bir şeydir. 
Çocuk bahçesi bütün Lefkoşa çocuklarının bahçesi idi ve Yenicami meydanlığı, Atatürk ilkokulunun avlusu da Yenicamili çocuklara ek olarak, Kuru çeşme, Küçük Medrese, Ayluga, Kurt Baba, ve daha nice sokakların çocuklarının oynama alanı idi.
Hisar altlarında, Kanlı Mescit teki boş arazilerde, Haydar Paşa camisi avlusu da  çocuklar için oyun alanlarıydı.
Ve elbette ki her sokak, o sokağın çocuklarının oyun alanı olurdu ikindi vakitlerinde ve yaz gecelerinde yatma vakitlerine kadar.
Sokaklarında pür neşe ile çığlık kahkaha çocuk sesleri yoksa hiçbir yerleşim yeri köy ya da kasaba şehir olmaz olamaz olsa olsa ‘‘ site ’’ olur korunaklı ve koruma görevlisi olan ayrıcalık peşinde ömür tüketenler için, ve ‘‘ kent olur ’’
Kent şehrin yeni ya da uyduruk Türkçe adı değildir.
Şehir başka bir şeydir, kuru didaktik değildir, kuru kalabalıkları barındırmaz şehirler, birbirlerini seven sayan, dertlere karşılıklı derman arayan ve bulan insanların yaşadığı yerlerdir şehirler ve kentler modern ve soğuk barınaklardır, yabancılaştıran komşuyu komşuya o yüzdendir evlerin adını konut yaptık konar kapanırız konutlara kafes kuşları gibi.
Kalabalıklar, çocukları birlikte oynadıkça kaynaştıkça halk olur.
Sadece hatırlayın ve ah edin, kurtarmaca diye bir oyundan niye habersiz zamanımız çocukları diye.
( kurtarmaca, ya da kurtarmalı öyle bir oyundu ki, ebe duran çocuk oyundaki 14 çocuğu yakalayıp hapsettiğinde 15. Çocuk ebenin elinden takibinden sıyrılıp esir 14 çocuktan birinin eline dokunduğunda hepsi hapisten çıkar, esaretten kurtulmuş olurdu, hangi okul hangi ders verebilir bu dayanışma ve umut dünyasını)