Türkiye’de internetin bu kadar ucuz ve kolay ulaşılır olmasına karşın, ülkemizdeki pahalılığını anlayamıyorum.
Adam 49 liraya sınırsız konuşuşabiliyor.
Adam sabit telefonlardan akşamları bedava konuşabiliyor.
Adam bizim GSM şirketlerine ödediğimiz paranın yarısından çok daha az bir parayla, yaptığımız konuşmanı iki mislini yapabiliyor.
Peki biz neden yapamıyoruz?
Suçumuz Kıbrıslı olmak mı?
Yoksa, yetersiz politikacıların elinde oyuncaklaşmak mı?
Bizimkiler ısrarla sabit telefonların özelleştirilmemesini istiyor.
Efendim, tam iki aydır evime adsl’in bağlanmasını istiyorum.
Tam iki aydır bir adslşirketine para veriyorum. Ancak ulaşım hizmeti Telefon Dairesi tarafından yapıldığından internetime ulaşamıyorum.
Ben de bu yazıları internet üzerinden yolladığımdan, bir ceptelefonu şirketinden internet hizmeti satın alıyorum.
Yani “seçme özgürlüğüm” elimden alınmış durumda.
Birileri cep telefonu hizmeti veren iki şirketin de çok duygusal özel ilgisine mazhar olmuştur, diye düşünüyorum.
Yoksa, ben sabit adsl hattından iletişimimi sağlasaydım, cep telefon şirketleri sırtımdan para kazanamayacaktı.
Sayın Kaşif artık toparlanmamız gerekiyor.
Bunca yeni konutun yapılmasına karşın son on yıl içinde kaç yeni abone kapasitesine ulaştığımızı açıklayabilir misiniz?
Ya da daha kolayını sorayım, bakanlık görevine başladığınızdan bu yana abone sayısında ne kadarlık bir artış oldu?
***
Ülkemizdeki cep telefon şirketleri ki, bunlar özde Türkiye’dekinden aynı şirketler olmalarına karşın ülkemizde verdikleri hizmet çok pahalı.
Biliyorum devlet bu hizmetlerden vergi alıyor. Ama neden birim fiyatları çok daha yüksek?
Yoksa siyasi iktidarlar, konuşma fiyatları ne kadar yüksekse, alınacak vergi de o kadar çok olur, diye mi düşünüyor?
Yani devletimiz halkımızın cebinden daha fazla para çıkmasına kendi çıkarını düşünerek göz mü yumuyor?
***
Gönül isterd ki, CTP’li genç milletvekilleri halkın çıkarlarını savunsun.
Gönül isterdi ki, milletvekillerimiz hükümetlerimizin cep telefonu üzerinden kazandığı dolaylı vergileri sorgulasın.
Gönül isterdi ki, halkımız kendini yönetenlere, “artık yeter” diyebilsin.
Telefon görüşmeleri, aslında insanların “haberleşme” ve “düşünce” özgürlüğünün bir parçası. İnsanların çevresiyle olan iletişimi vergilendirilmemeli. Veya bu vergi düzeyi en azından AB normlarına uygun olmalı.
Evet, duyar gibi oluyorum. Bazılarınızın “Peki devlet nereden para kazanacak?” sorusunu işitir gibi oluyorum.
Öncelikle hepimizin KDV adı altında özel, küçük işletmecilere hediye ettiğimiz KDV, genel KDV toplamının %50’si kadar.
Devletimiz yeterince sıkarsa öbür yarının en azından %60’ını toplayabilir.
İsveç’te lokanta ve kafeterya gibi yerlerde şirket kasasının sadece 10 saniye açık kalmasına izin veriliyor. Üstelik bütün kasa hareketleri saniyesi saniyesine Maliye’ye bildiriliyor.
Sadece KDV mi?
Koskoca müdürlerin bile, ülkemizdeki sosyal konumlarına uygun olmayan, düşük maaş aldıkları gözleniyor. Özel sektörde hemen herkesin sadece asgari ücret aldığı bir ülke olabilir mi? Üstelik bu kişiler için bankaya yatırılan paralar çok yüksek iken, nasıl oluyor da maliye bankalara yatırılanlarla devlete yapılan bildirimleri karşılaştırmak istemiyor?
Devlet vatandaşın telefon konuşmalarına göz dikeceği yerde, geceleri lokanta ve eğlence yerlerinden içkili olarak geri dönenleri denetlese, alkollü araç kullananları da en azından hızlı araba kullananlar kadar cezalandırsa, halkımızın kendi devletine olan inancı artacak.
Devlet vatandaşın telefon konuşmalarına göz dikeceği yerde, serbest çalışan doktorundan, avukatından, mimarına kadar herkesten vergi toplamayı başarsa, zaten “Devlet” olduğunu da kendi halkı fark etmiş olacak.
Aslında KKTC’nin en büyük sıkıntısı da bir devlet olduğunu, devletten maaş çeken kendi memuruna bile hissettirememesi, diye düşünüyorum.
Bizler politikacıları elinde “vatandaş” rütbesinden sadece “seçmen” rütbesine indirgendikçe, kendimizi onların elinde oyuncaklaştırmaktan kurtaramayacağız, gibime geliyor.
Efendim, saygılarımla!..