Denktaş 37 sene federasyon konuştu, netice çıkmadı.
Eroğlu 5 sene federasyon konuştu, netice çıkmadı.
Talât ve Akıncı muhalefet yıllarında Rum’u adeta aklayarak bu 42 senenin günahını Denktaş ve Eroğlu’na yüklediler.
Onlara göre Denktaş zaten çözüm ve barış istemiyordu, Eroğlu ise zaten Denktaş’ın yolunda gitmekteydi.
O günlerde Talât ve Akıncı bir gün Denktaş’ın koltuğuna oturabileceklerini hiç düşünmediler.
***
Fakat…
“Allah büyüktür” derler ya, gerçekten büyüktür.
Sonraki yıllarda Talât ve Akıncı da Denktaş’ın koltuğuna oturdular ve Allah onlara adeta “yürü ya kulum” dedi, “Denktaş ve Eroğlu şu Kıbrıs işini çözemedi, siz çözün” dedi.
Talât 5 yıl federasyon konuştu, hem de bu 5 yılın en az 2 yılı, hatta biraz fazlası “siyasal birader” Hristofyas ile konuşmakla geçti.
Netice sıfır.
Federasyon sevdalısı Akıncı da federasyon konuştu 5 yıl boyunca.
Netice sıfır.
O zaman adama sorarlar:
“Hadi diyelim ki Denktaş barış ve çözüm istemiyordu, peki ya sizler”?
Siz de mi barış ve federasyon istemiyordunuz?
***
Görülüyor ki Denktaş ve Eroğlu gibi, Talât ve Akıncı da çözüm çabalarında başarısız oldular.
Bu da bir gerçeği ortaya çıkardı.
O gerçek Rum’un gerçek bir barış peşinde değil, bir teslim barışı peşinde olduğudur.
Yani kusur Denktaş veya Eroğlu’nda değil, Rum tarafındaydı.
Talât ve Akıncı’nın da beşer yıllık görev sürelerinde aynen Denktaş ve Eroğlu gibi netice alamamalarının meydana çıkardığı bir ikinci gerçek daha var.
Denktaş’a yönelik eleştirilerinde haksız duruma düştüler.
Denktaş’ın haklılığının ve Rum’un gerçek bir çözüm peşinde olmadığının altını çizmiş, bunu tarih nezdinde tescil etmiş oldular.
Denktaş’ı fiilen akladılar.
***
Peki, Denktaş’ın müzakereci olduğu uzun yıllar boyunca Talât ve Akıncı federasyon taleplerinde samimi değiller miydi, kendileri de inanmadıkları halde bile bile yalan mı söylüyorlardı?
Elbette yalan söylemiyor, fakat yanılıyorlardı.
Müzakere masasında Rum’un samimi olduğunu, Denktaş’ın çözümden kaçtığını sanıyorlardı.
Denktaş hakkında yanıldılar, fakat bunu itiraf etme âlicenaplığını gösteremediler. Ama sonunda kendileri de müzakere masasına oturduklarında Rum’un uzlaşmazlık kayasına çarptılar, hayâl gemisini kayalara bindirdiler.
Çözümsüzlüğün Denktaş’tan değil, Rum’dan kaynaklandığını bizzat yaşadılar.
***
Talât bu müthiş gerçeği daha sonra dürüst davranarak itiraf etmiştir. Bunun ayrıntısına bu yazıyı izleyecek diğer yazılarımda gireceğim.
Ancak bu aşamada şu kadarını belirteyim ki Rum’un gerçek bir federasyon peşinde olmadığını bizzat yaşadıktan sonra da Talât ve Akıncı’nın bugün hâlâ bir gazelhan ustalığında federasyon gazelleri nakarat eylemeleri aklın alacağı şey değildir.