Akar Aşkın ırmağı söz der zambak
sabah çiğine gömer
yüzünü
açılır
Derin kuyusu hüznün
öperim
öptüğüm gök
gökyüzün
Taşların gözleri yok,gözleri olmayınca göz yaşları da yok,taş taştan ayrılmanın acısını yaşayamaz değil mi.
Et tırnaktan ayrılmaz lâfı pelesenktir milliyetçilerin ve emek en yüce değer de sözüm ona soldakilerin ağzına da hiçbir iktidar düşünmek bile istemez taşın taştan koparılıp alınmasının acısını.Taştan ibaret değildir taş üç harften ibaret zannettiğiniz ve cansız ruhsuz olduğuna dair hüküm kestiğiniz taş sizden eski dünyalıdır
Birbirinin aynısı iki taş yoktur ve neyse farklı kılan insanı yek diğerinden benzeri şeydir taşı da farklı kılan yek diğerinden
Milyonlarca yılda kendini oluşturan dağın,Beşparmak dağlarının neyi sakladığı böğründe önemsizdir inşaatın iktidarı için.
Açaraşkın
yolunu gel der ıtır
otur
aşar dağını döver demirini
işler tezgâhında
yüzünü sevmenin
şarabını çeker
üzümden
içer
içerseni
Ve inşaatın iktidarı akıl bile edemez bomboş evlerin için için ağladığını.
Duvarında çocuk sesleri yankılanmayan bir tuğla çimento demir sıva yığınının asla bir ev olamayacağı aklına bile gelmez inşaar komisyoncuları iktidarının.
Tuğla ağlar oysa yalnızlığına içinde ses ve kahkaha yankılanmıyorsa.
Patlatılınca kayalar dinamitlenince dağlar ne mi olur.
Sessizliğin sesini dinlemeye yormadıysanız kulaklarınızı duyamazsınız asla Beşparmak dağlarının çığlıklarını. Dağın canı yoktur sanırsınız hatta buna inanırsınız,dağ dağa kavuşur oysa,uçurumlarla ovalarla nehirlerle rüzgârlarla kavuşur dağ dağına sevdiğine özlediğine.Daha biz mektup yazıp göndermeyi keşfetmezden çok önce dağ haberini uçurur, haber sorardı özlediklerinden rüzgârıyla nehriyle konup kalkan kuşuyla kartalıyla.
Saçını dalgalandıran sevdiğinizin o rüzgâr nerden hız alırı sordunuz mu kendinize.
Kalınca rüzgârsız anlayacak mısınız dağların taşların canını.
ah alıp
alıp beni benden
damıtan
kapandığım kıracımdan
açmaya hazır tomurcuğa