Aç saçlarını
Dökül
Çocukken ben Cezayir’de harp vardı. Zalimler çökmüş de Cezayir Fellahının toprağına böğrüne, kan kusturuyordu çöle Cemile’ye. Mitterand nam bir zat vardı Fransa içişleri bakanı makamında.
Aç saçlarını
Dökül
Derinlere inmek lâzım diyordu içimde bir ses içime, neyin derinine ne kadar derine, var mı derinin dibi
Yok deyip kazdım derini, her harfin cümlenin paragrafın sayfanın kitabın derinini. Neydi sesin derini sözün, çiçeğin yaprağın dalın ağacın ve kökün, yemişin derini neydi ya çocukların. Onlaradır yemiş vermesi ağacın. Derindeki çekirdek söyledi bana bunu inerken içindeki ormana, ormanın derinine.
Aç saçlarını
Dökül.
Bakıp geçme dedi rüzgâr, bakıp geçersen esmem, esersem dur, dur da bak diyedir, bakınca sen alırım bakışını taşırım ötelere, dağları aşarım denizleri, ötesine geçeriz ne varsa dünde günde bırakır gideriz Gideriz çocukların yasaklanmış bahçelerine.
Aç saçlarını
Dökül.
Gerilmiş yayı aşkın birikir içimde, belli belirsiz bir apansız öncesidir bu, neyi bekler niye bekler, bekler durur işte gül, kokusunu ve zelzeleyi lâle. Bekler gibi yağmur bulutunu ve köpük dalgasını, ağırlığını taş. Ateş döküyorum geçtiğim yerlere, süt yoluna bakıyorum aysız gecelerde ve keçi yollarına sarp kayalıklarda.
Koyaktır kalbim öfkelenince sen, dağlarına, kimseler bilmesin, bilmesin ha nedir umudu çocukların oyunlarda.
Aç saçlarını
Dökül su
Tutsun yakamdan aksın götürsün beni durmadan hiç günün gecenin duraklarında, denizler karışsın kıyılarımla tuz ol dalgamda.
Aç saçlarını
Dökül
Su
Atlara kuşlara çocuklara, kuma çöle hurmaya
‘’ ya hurma elim ayağım acı / ya hurma / tadın yok gayrı / ya ana kalk / ya kadın yürü / ya oğul koş’’*
Aç saçlarını
Dökül su
Yak şarkını
Dört iklim her köşe bucak bizim.
Tut elimden gidelim
(not ; * Fazıl Hüsnü Dağlarca )