Yasalara göre var.
Kendilerini siyasi parti olarak tanımlayan örgütler olsa da KKTC’de gerçek manası ile siyasetin var olduğunu söylemek mümkün değil, en azından benim gözümle bakınca mümkün değil.
Benim gözüm çok mu önemli derseniz, önemli olmadığını düşünseydim bakmazdım ve yaklaşık elli yıldır yazmazdım. Senin gözünün bakışının benim için / bizim için hiçbir kıymeti harbiyesi yok diyenlere de itiraz etmem, haklısınız demem ama asla itiraz da etmem.
KKTC’ye hakim olan siyasi zihniyetin özellikle küreselleşme ile başlayan dönemle beraber memleketi getirdiği nokta ortada ve bulunduğumuz yerin ilk sorumlusu öncelik kendini sağcı / milliyetçi / anavatancı olarak tanımlayan ve pazarlayan partiler olmak üzere ve birkaç metre ya da kilometre sonrasında kendilerini solcu / emekçi / halkçı olarak tanımlayan ve bu tanım üzerinden seçimlere katılarak oy isteyen partilerdir.
Hava hoş ve yaklaşımlar daha da hoş, aynı anda hem solcu hem emekçi, anti kapitalist olurken AB’ci olmak ve Kıbrıs adasına barış getirsin diye ABD’ye umut bağlamak nasıl olabiliyor anlamak da ne mümkün.
KKTC meclisinin siyasete acil ihtiyacı var ve bu ihtiyaç kendilerini parti olarak kabul ve ilan eden örgütlerin siyaseti okuyup anlamaları ve öğrenerek uygulamaya başlamaları ile olası.
Bu nasıl mı mümkün olacak.
Evvel emirde slogancılığın terk edilmesi, bu güne kadar ezber ettikleri bütün tanımlardan ve sözüm ona saptamalardan azade olarak, en başta memleket nedir, memleketin gerçek sorunları nelerdir, vatan nedir devlet nedir hakkında kafa yormaları ve her vatanın devlet olmadığı gibi her devletin de asla ve katiyen insanın / insanların halkların memleketi yurdu anlamına gelmediğini kendilerine kabul ettirmeleri gerekir.
Öyle akıl almaz şeyler oluyor ki, kültürün en temel sac ayağı olan lisanın, kültürdeki önemi göz ardı edilerek ‘‘ Kıbrıs kültüründen ’’ daha da vahim, siyasi ve hayati bir hata olan ‘‘ ortak Kıbrıs kültüründen ’’ dahi söz edilebiliniyor.
Dilleri ve dinleri farklı olan halkların / toplulukların / milliyetlerin nasıl ortak kültürü olabilir ki.
Kıbrıs adasında yaşayan Elenlerin, Yunanistan kültüründen farklı özelliklere sahip oldukları bir hakikattir tıpkı Kıbrıs Türklerinin Türkiye kültüründen farklı özellikleri olduğu gibi.
Ne var ki Kıbrıs adasında yaşayan Elenlerin Yunan kültüründen ve Kıbrıs adasında yaşayan Türklerin Türkiye kültüründen farklı olan özellikleri onların / Kıbrıs Türkleri ile Kıbrıs Elenlerini ortak bir kültüre sahip olmalarına yol açmamış tam aksine kendi özgün kültürlerini hem bir birlerinden ve hem de anavatanlarından farklı olarak özgün kültürler geliştirmelerine neden olmuştur.
Evet Kıbrıs Türk kültürü ve Kıbrıs Elen kültürü özgün kültürler olarak tarihteki yerlerini almışlardır ve sakın şaşırmayın Kıbrıs Maronitleri ile Kıbrıs Ermenilerinin de özgün kültürleri vardır tıpkı Kıbrıs Çingenelerinin kendi özgün kültürlerinin olduğu gibi.
Elifba’nın A’sı, halk / millet / topluluk / devlet / ortak tarih / kültür / lisan / ana lisan nedir çalışılacak ve siyasete sonra başlanacak.
Emek nedir / ticaret odası nedir, Kıbrıs’ın en eski en köklü, en solda hatta komünist, en entelektüel partisi olduğunu zan ve ilan eden AKEL’in ENOSİS mücadelesinin öncüsü olduğunu bilmek ve halâ ORTAK DEVLET demekten niye kaçındığını düşünmek ve anlayıp bilmek, mesela bunlar da da alfabenin B’si, C’si olsun.