Haberler ardarda geliyor. Adeta birbirini kovalıyor.
Dışişleri Bakanı Özdil Nami, Amerika’nın Kıbrıs’ta çözümü bu kez şansa bırakmayacağının haberini veriyor.
“Tıkanıklık olursa ABD yardım edecek” diyor.
Ne demektir “yardım edecek”?
Nami’nin açıklamalarında bu sorunun yanıtı da var.
Üst seviyede yakın ilgi göstererek, başka.
Sorunu gündemine alarak.
Tıkanıklık yaşanırsa taraflara yardımcı olarak.
Daha ne desin Amerika üst seviye diplomatları.
Adamlar açıksözlü ve gerçekcidirler.
Açık açık söylüyorlar.
“bu kez işin içinde biz de varız” diyorlar.
Çözümden sonra Kıbrıslı Türklerin Avrupa Birliği yasalarını benimseme ve hayata geçirme konularunda önemli projeleri ve yardımları olacağını da söylüyor Amerikalılar.
Ve Nami The Washington Times verdiği mülakatta sözü şöyle bağlıyor.
“Kıbrıs sorunu birkaç ayda çözülebilir” diyor.
Beri yanda müzakereciler de çözüm başlıklarını vızır vızır tarıyorlar.
Sıra toprak konusuna kadar geliverdi.
Özersay, keşke daha hızlı ilerlenebilse diyor.
İki müzakereci kavgasız, ağız dalaşsız, empatik bir yaklaşım içerisinde yol alıyorlar.
Esasen sonuç alabilmek için böyle davranılmalı.
Tabii ki Kıbrıs’ta çözüm isteyen paralel kuruluşlar da hareketsiz kalmıyor.
Bu kez de iki tarafın din adamları Brüksel’de bir araya geliyorlar; getiriliyorlar.
Bir çözümün her iki tarafa ve Kıbrıs ekonomisine getireceği kazanımlar sayılıp, ortaya konuyor.
Bana göre bir çözüme doğru yol alınıyor.
Öyle de olmalı.
Daha iki hafta önce BM Barış gücü Kıbrıs’taki 50. Yılını tamamladı.
4 Mart 1964’de Güvenlik Konseyi’nin 186 numaralı kararı ile oluşturulmuştu, BM Barış gücü.
Ve 13 Mart’ta da ilk BM askerleri adaya gelmişti.
Tam 50 yıl geçti; bir de Kıbrıs sorununun evveliyatını düşünürseniz, 1950’li yıllara gitmeniz gerekecek.
Bir gazete Kıbrıs sorunu için, soruna çok uygun düşen bir tanımlama yaptı:
YAŞAYAN FOSİL yada CANLI FOSİL.
Gerçekten de sorun fosilleşmiş bir biçimde sürünüp gidiyor.
***
Bir değişikliğin zamanıdır gayrı.
Her iki toplum da sıkıdadır.
Kırbıs sorununu tarihin küflü paslı sayfalarına katmak şarttır.
Yaşananlar yaşanmıştır.
Acı olayların matemleri de yeter derecede tutulmuştur.
İleriki nesillere tertemiz ve mutlu bir düzeni hediye etme zamanıdır.
Türkiye Dışişleri Bakanı Davutoğlu son demecinde gidişattan Türkiye kadar Yunanistan’ın da memnun olduğunu söylemiştir.
Çapraz ziyaretler bekleneni vermiştir.
Amerika meselenin takipcisidir.
Daha ne yani?
Ağır bir sona doğru gidilmektedir.
Halk bir çözüm için hazırdır.
Hem de her kesimi ile.
Buna rağmen bizdeki bazı politikacıların demeçlerini anlamak mümkün değildir.
Örneğin 2. Cumhurbaşkanı Talat sık sık, “aman fazla iyimser de olmayalım!” türünden laflar etmektedir.
Sayın Talat Kıbrıs meselesinin geçmişteki söylemleri ile, üç ayda bitirebileceğini söyleyen birisidir.
Ne var ki son demeçleri ile adeta halkın ümitlerinin önünü kesmektedir.
Bize göre bu yıl çözüm yılıdır.
Ve bu halk kendisini çözüm için hazırlamalıdır.