Son Kırım ve Sivastopol olaylarından sonra Türkiye’nin bulunduğu coğrafyadaki önemi , eski soğuk savaş dönemlerinden de daha çok artmıştır .
Hatırlanacağı gibi , 1990 öncesi soğuk savaş döneminde , iki kutup arasında
hassas bir bölgede bulunmaktaydı .
Stalin Rusya’sının ,Türkiye’den toprak talep etmesi sonucunda ,Türkiye NATO Paktına girerek , toprak bütünlüğünü korumayı amaç edinmişti .
İlerleyen yıllarda ise , bu ilke unutulmuş veya unutturulmuştu .
O yıllarda , NATO , hep Türkiye’den tavizler koparmış ve Türkiye’nin coğrafyasını istismar ederek , ülke menfaatlerini kaale almamıştı .
NATO adına , Türkiye yönetimlerini hep zora sokmuştu .
1961 yılında ,Türkiye’ye yerleştirilen Jüpiter füzeleri bunlara örnek gösterilebilir .
Bu füzelerin Türkiye’ye yerleştirilmesi , Türk halkından 40 sene gizlenmişti .
1962 , Rusya’nın Küba’ya nükleer füzelerin yarleştirilmesi teşebbüsünden sonra , ABD ve SSCB ile meydana gelen kriz , Türkiye’ye yerleştirilen Jüpiter füzelerini de su yüzeyine çıkarmıştı .
1962 krizinde , taraflar , karşılıklı olarak , anlaşmaya varmış ve Küba’ya yerleştirilen ve ateşleme başlıkları eksik olan Rus füzeleri sökülüp alınmıştı .
Türkiye’deki Jüpiter füzeleri ise , taraflar arasında yapılan gizli anlaşmalar sonucu kaldırılmıştı .
ABD ‘ de seçimler olduğu için , Kennedy , bunu gizli bir anlaşma ile halletmişti .
Taraflar , Küba ve Türkiye’nin toprak bütünlüğü ile iç işlerine karışmama konusunda da anlaşmışlardı .
Bu olaydan sonra , iki kutup arasında ( NATO ve VARŞOVA ) soğuk savaş devam etmiştir .
Türkiye de bu savaşın , NATO kanadında yer almıştı .
ABD , Türkiye’deki iktidarların zaafiyetlerinden de yararlanarak , ayni paktın eşit üyesi olmasına rağmen Türkiye’yi hep istismara kalkışmıştır .
Bulunduğu coğrafya uğruna , O ‘ nu kullanmaya her zaman için uygun bir müttefik gözü ile bakmıştır .
1964 ‘ Kıbrıs’ta , Rumlar tarafından mezalime uğrayan Kıbrıslı Türk’leri , bu mezalimden kurtarmak için . Anlaşmalardan doğan hakkını kullanarak , engellemiş ve tarihe geçen o meşhur “ JONSON MEKTUBU “ yazılmıştı .
Mektubun özü :
“ Kıbrıslı Türk’leri mezalimden kurtarmak için , Kıbrıs’a gidemezsin .”
Bu mektupla , Türk kamu oyu , müttefiklere inanılmayacağı kanısına varmış ve ulusal çıkarlar etrafında , kenetlenme durumuna geçmiştir .
Soğuk Savaş döneminde , Türkiye ‘ nin önemi her zaman için , batılılar tarafından önemsenmiş, fakat eşit ortak olarak Türkiye’ye bakılmamıştır .
Verilecek direktifleri yapan, yerine getiren , sağır ve kör bir engelli kişi olarak görülmüştür .
Türkiye ‘ yi “ engelli bir kişi “ olmaktan çıkarmaya çalışan Rahmetli Ecevit olmuştu .
1990 , SSCB ‘ nin yıkılmasından sonra , Türkiye . Yani soğuk Savaş dönemlerinden sonra, önemini kaybetmiş olarak görülmeye başlanmıştı .
Bu , BOP ‘ nin ortaya atılmasına kadar sürmüştür .
Bu proje ile birlikte , ABD tarafından önemi yeniden fark edilmiştir .
Bu proje ile de Türkiye’yi , komşuları ile kanlı bıçaklı hale getirmiştir .
Tabii bu ABD patentli proje , Orta Doğuda tutmadı .
Tutmamasının nedeni de , Putin’li Rusya’nın bu projeye karşı ciddi tavır alması .
ABD ve AB ‘ nin , SSCB ‘ ne bağlı “ Demir Perde “ diye nitelendirilen ülkelere çengeli atması sonucu , Rusya Federasyonunu harekete geçirerek . Nato’nun ve dolayısı ile ABD ‘ nin Rusya’nın içlerine kadar girecek bir projenin önüne geçmek için tetiklendirmiştir .
Bunu daha evvel de yazmıştım .
Şimdi gelinen nokta :
Kırım ve Sivastopol , Rusya Federasyonunun coğrafyasına dahil edilmiştir .
Bunun baş sorumlusu ABD ve AB dir .
Eşelediler , eşelediler , sonunda başardılar .
Küba olayını yukarıda anlatmaya çalıştım .
Rus füzelerine karşı , ABD Üçüncü Dünya Savaşını çıkarıyordu .
Nedeni de , ABD ‘ nin nükleer tehlike içerisine girmesi .
Gerekçe , haklı bir gerekçe .
Bu ne kadar haklı ise de , ABD ve NATO ‘ nun , Rusya coğrafyasının içine girmesi karşısında, Rusya’nın koyduğu tepki ve hareket de, o kadar haklıdır .
Olan oldu .
Rusya’yı , Akdeniz’den etme veya Akdeniz’e inmeme girişimleri bu olaylar sonucu , akamete uğradı .
Olan , bu bölgede yaşayan ve kendilerine verilen vaatleri yerine getirilmeyen
insanlara ve topluluklara olmuştur .
Bundan sonra da , hangi önlemi alırsanız alın .
Hangi yaptırımı yaparsanız yapın , sonuç değişmeyecektir .
Çünkü bu sonucu değiştirecek , ne ABD ve nede AB ‘ de ne istek . Ne karar . nede, bu kararları uygulayacak güç vardır .
Batı , hareketleri ile bu sonucu doğurttu .
Türkiye’nin kuzeyinin coğrafyası şekillenirken , Türkiye’nin bulunduğu coğrafyanın da , o denli önemi artmıştır .
Hatta , Soğuk Savaş döneminden de , daha fazla, önemi artmıştır .
Bu savaş” Soğuk Savaş “ döneminden de daha tehlikeli .
O dönemde ideolojik savaştı .
Şimdi bu yok .
Savaş , iki süper güç arasında, kapitalist bir arenada , platformda süreceğe benziyor .
Geçen yazımda da belirtmiştim .
Dünya artık iki kutuplu diye .
Bu görüşümü , Rusya resmen teyit etti .
Gelinen bu aşamada , Her iki kutup tarafından Türkiye’nin önemi eşit oranda artmıştır .
Şu anda Türkiye , tabiri caizse “ dünyanın merkezinde bulunmaktadır.”
Jeopolitik önemi o kadar daha artmıştır .
Kırım ve Ukrayna olayları göstermiştir ki , bu savaş daha yeni başlamıştır .
Türkiye yönetimi , bu aşamada batıdan yana bir politika izlemekte .
Gerek NATO ve gerekse de AB ‘ de .
Her iki organ da da Türkiye’ye, gerekli tavırlar sergilenmemektedir .
AB , Türkiye’yi, gancellide bekletmede .
Kıbrıs ve denizlerde taviz alma oyunları ile Türkiye’ye çeşitli tezgahlar düzenlemekte .
Taleplerde bulunulmaktadır .
Halbuki şu andaki Türkiye’nin coğrafi konumu , Türkiye’nin talep ve isteklerde bulunmasını gerektirmiyor mu ?
Bunu her iki kutuptan da talep edecek duruma gelmiştir .
Yeter ki , bu hassas denge oluşabilsin .
Yeter ki , bu konuda , milli Ankara merkezli politikalarla , bunların karşısına çıkılsın …
Bu yapıldığı taktirde , inanın Kıbrıs’ta yalvaran taraf olmaktan da çıkarız .
Onurlu , güvenilir anlaşmalar da yaparız .
Sözün kısası :
Gelinen noktada , Türkiye’nin dünyada , konumu çok büyük oranda artmıştır.
Yeter ki bu idrak edilsin .