Varmısınız.?! Su ve Us Diyoruz Yine...

Yukarıdaki sosyolojik ifadelendirmelerin adamızda en kısa,  pratik  ve kapsamlı olarak uygulamaya konulacağı yer, hiç şüphesiz ara bölge diye bilinen ve adanın yüzde üçlük kısmına denk gelen yaklaşık 120 kilometre uzunluğundaki alandır. Atıl durumdaki Lefkoşa Uluslararası Hava alanı bu bölgededir. Hele bu alana kapalı Maraş bölgesinin de eklenebileceğini düşünürsek Kıbrısın her yanında yaşayan insanların birara gelerek  beraberce ortak üretim yapabilecekleri çok büyük bir iş ve işbirliği alanı ortaya çıkar.
Biliyorum, yıllarca önce hem de  çok kez gündeme getirilmesine rağmen Maraş ve uluslararası Havaalanının beraber açılması ve iki toplum bireyleri tarafından işbirliği içerisinde ortaklaşa çalıştırılması başarılamamıştır. Ancak boşa geçen bunca zaman kesinlikle kanıtlamıştır ki, kapsamlı çözümü beklemeden biran önce,  ada insanlarını çok daha geniş çerçevede biraraya getirecek ortak üretim süreçlerinin devreye sokulması, bugün daha da bir zorunluluk arzetmektedir. Kıbrısın  denizlerinde beraber gaz ve petrol kaynakları arama hayallerinin  tamamen yok olduğu bir aşamada ve kapsamlı çözüm müzakerelerinin de ne zaman ve nasıl başlatılabileceği bilinmezken işte tam sırasıdır diyorum. Ara bölge eşsiz bir fırsat olarak ortadadır, ortaya çıkmaktadır.
Yıllar önce 1990’lı yıllarda yine Vatan gazetesinde yazmış olduğum bir yazımın başlığı ‘SU VE US’ tu...Daha o günlerde su kıtlığı yaşamakta olan ada topraklarının Anadolu’dan getirilebilecek suyla nasıl yeşertilebleceileceğini ve bunun Kıbrısta bir çözüm ve barış bulunmasına nasıl katkıda bulunabileceğini anlatmıştım.Şimdi bu su adadadır. ‘Türk suyudur’ diye komplekslere girilmezse artık lazım olan US’TUR. Ara bölge bu su ile  ayırıcı ‘yeşil hat’tan birleştirici bir yeşil bölgeye dönüştürülebilir. Ve bu yeşil bölgede neler yapılmaz ki? 
Evet yeşil bölge tahayyülümüzde insanların; Kıbrıslı Türklerin ve Kıbrıslı Rumların,  tüm Kıbrısta yaşayan insanların bir araya gelerek, beraberce çalışma ve ortak üretmeleri vardır. Aynı doğrultuda tahayüllümüzü genişletirsek canlandırılacak bu bölgede atıl vaziyette olan Lefkoşa Havaalanı da yeniden devreye neden sokulmasın? Yine bu yeşil bölgede Kıbrıs’taki üniversitelerin katkılarıyla ve tabii ki Avrupa Birliği ilgili kurumlarının da verecekleri finansal destekle neden bir ‘Kıbrıs Barış Enstitüsü’ oluşturulmasın. Şöyle ki bu barış enstitüsünün geliştireceği projelerle aklımıza gelebilecek her alanda yeni ortak işbirliklerin yolları bulunsun ve açılsın ve uygulamaya konulsun.
Tabii ki kapalı Maraş bölgesi de bu çerçevede gündeme gelecektir ve gelmelidir de. Biraraya gelme ,beraber çalışma ve ortak üretim bugün tıkanmış görünen birçok kanalların da açılmasını sağlayabilir yol gösterici de olabilir.
Kıbrıslı Türk ve Rum özel şirketlerinin de ortak girişimlerinin yolunu açacak bu yeşil bölge vizyonu, kanımca şu sıralar en US’lu tahayyül olarak görülmektedir. Garantör İngiltere’nin  adada bulundurduğu üsler nedeniyle Kıbrıs sorununu ileri sürerek 1963 yılından beri   ödemediği büyükçe bir meblağın da böyle bir yeşil bölge  projesi için kullanılabileceğini de önemle vurgulamak isterim.
Sonuç olarak Kıbrıs’ta yaşamakta olan binlerce genç insana istihdam yaratmak iş ve aş vermek vardır. Bu adada uzun vadede  sürdürülebilecek sağlam bir barışın temellerini atmak vardır. Gençlerin omuzuna silah verip savaşa göndermek de vardır, onlara istihdam yaratıp, iş verme aş verme de vardır. Kıbrısta yaşayan insanların büyük çoğunluğunun 1. Yolu tercih ettiklerine ve edeceklerine eminim. Akılların başlara toplanma zamanıdır..
Aynı adada yüzyıllardır yaşamak bizleri adadaş yapar. Bu adanın adının Kıbrıs olması bizleri Kıbrıstaş da yapar. Ancak özellikle 1960’lı yıllardan beri görülmüştür ki tüm ada sathını bu topraklar üzerinde yaşayan ve yaşayacak olanlar için güvenli ve özgür, adalet ve hukuk kurallarının geçerli olduğu ortak bir vatana dönüştürmek çok daha başka şeyleri yapmayı da gerektirir. Ancak o zaman sağlam bir vatandaşlık bilinciyle ada üzerinde yaşayan insanlar, sorunlarını birbirlerini ötekileştirmeden ve zor ve silahlı yöntemlere başvurmadan çözme yoluna giderler ve çözerler de. 
Kültür ve sanat alanlarında, medyada ve sosyal alanlarda kurulmuş iki toplumlu işbirliklerinin daha geniş çerçevede ve ekonomik alanları da kapsayacak şekilde genişletilmesi şimdi yapılamayacaksa ne zaman olacaktır?
Medyaya da yansımıştır. Kıbrıs Türk Gazeteciler Birliği ve Kıbrıs Gazeteciler Sendikası, Kıbrıs’ta ortak anlayışların yaratılması için gerçekleştirdikleri ortak etkinlikler ve yaptıkları katkı nedeniyle Stelyos Vakfı tarafından 10 bin avroluk ortak ödüle layık görülmüştür. KT Gazeteciler Birliği’nin bugün yapacağı YK toplantısında bu paranın bir kısmının da olsa, yukarıda sözünü ettiğim yeşil bölge vizyonunun yaşama geçirilmesi için katkı koyabilecek olan resmi makamlarla, iş çevreleri ve akademisyenler ve uzmanlarla  gerçekleştirilecek söyleşilerde, bu ortak gazetecilik olayında görev alacak gazetecilere emeklerinin karşılığı olarak ödenmesini önereceğim.
Niyet varsa gidilecek bir yol da vardır mutlaka. Hepimize de kolay gelsin.