Malum gündem yerel seçimler... Madem yerel seçime yönelik çalışmalar tazeliğini koruyarak tırmanışa geçiyor, bugün bir nebze de biz katkı koymak lazım bu sürece diye düşündüm
Sürekli gerek köşe yazılarımda, gerekse televizyon açık oturumlarımda vurgu yaptığım bir örnek vardır siyaset stretejisi açısından.
Ben şahsen seçim başarısını, fethedilmesi gereken bir kuleye benzetirim. Karşınızda bir kule veya bir kale vardır. Bu kuleyi ele geçirmek hiç de kolay bir şey değildir. Sıcak savaşta değilsiniz ama soğuk savaşın tam ortasındasınız.
Sıcak savaşta karşınızdaki düşmanın da, sizin de topunuz var, merminiz var, silahınız ve uzun menzilli uçaksavarınız v.s. var. Yani karşınızdaki düşmanı açıkta kıstırdınız mı, hemen kurşunu basar ve önünüzü temizlersiniz. Veya o sizi temizler. Ama “Yerel seçim” savaşı hiç de sıcak savaşa benzemez.
Şayet yerel seçim savaşında o kuleyi herkesten önce siz fethetmek isterseniz ve amacınız da oysa, bütün siyasi silahlarınızı ve siyasi stretejilerinizi kullanmak zorundasınız. Kuleye iple mi, helikopterle mi, yoksa merdivenle mi çıkarsınız bilmem. Ama şu veya bu şekilde birisi o kuleyi fethedecektir.
CTP-BG Genel Sekreteri Kutlay Erk dostum şu ifadeyi kullanmış DP-UG’in ittifakı için.
“Biz CTP-BG olarak ciğerimizi DP-UG’e yedirmeyiz.”
Kutlay ciğerini yedirmez ama sanırım atı alıp çoktan yola koyuldu UBP ile DP. Bundan sonrası ne olacak elbette ki sandıkta göreceğiz.
Bütün bunlar bir yana.... Hatta UBP-DP ittifakı da bir yana. Bence yerel seçimlerde aday olacak bir belediye başkan adayının toplumdaki duruşu herşeyden önde gelir. Adayın birikimleri, toplumdaki duruşu, insan ilişkileri, kılık kıyafeti, siyasi misyonu, dünya görüşü, hayattaki başarısı hep göz önünde bulundurulan hususlardır.
Bir zamanlar bir yazı okumuştum... İngiltere siyaseti üzerine yayınlanan bir yazıydı o. Tam olarak tarihini ve kaynağını şu anda hatırlayamıyorum ama hayli ilgimi çeken bir yazıydı. Hatta yazıyı yazan bir siyaset bilimcisiydi. O siyaset bilimcisi şöyle diyordu:
“Siyasete soyunan bir kişinin toplumdaki duruşu çok önemlidir. Başarıları veya başarısızlıkları dikkate alınmalıdır. Giyimi ve karizması güven vermelidir. Kılıksız kıyafetsiz bir kişinin siyasette başarılı olması mümkün değildir. Bunun yanında akademik kariyeri de dikkate alınmalıdır. Akademik kariyer, bir aday için önemli bir etkendir. Aile yapısını da incelemek zorundasınız. Dağınık ve aile muhabbeti olmayan, gece hayatını sürdüren, kadınlar peşinde koşan bir adamın toplum bakışı ile siyasetçi olması da mümkün değildir. Üçkağıtçı ve vurgucu da olmamalıdır. Buna ilaveten sosyal faaliyet ve aktiviteleri onun için bir artı avantajdır. İyi bir hatip olmalıdır. Konuşurken insanları etkilemesini bilmelidir. Güler yüzlü ve sempatik olmalıdır.”
Aklımda kalanlar bunlardır değerli okurlarım. Yerel seçimler ittifakı gündeme gelince hep bu yazı gelmiştir aklıma ve kısmet bugünmüş köşeme almak için.
Kıbrıs insanı öyle bir yapıya sahiptir ki, ne parti dinler, ne de ittifak. Bölgecilik, akrabalık, arkadaş-dost ilişkileri, hatta sıhrî akrabalıklar bile rol oynar.
Küçük toplumlarda daha bir içiçedir insanların muhabbetleri de çekişmeleri ve çatışmaları da. Öyle aileler vardır ki, kendisi solcu, en yakın akrabası sağ kanattan aday olmuş ve kendi çaresizliği ve aile yapısı içinde vicdan huzuru için sandıkta o akrabasına oy verir. Bu durum sağcı olup da solcu akrabasına da oy kullananlar veya kullanacaklar için de geçerlidir.
“Bu oran ne kadardır?” sorusunu sorarsanız, çok da büyük değildir ama bir oy bile bir kişinin sandıktan çıkmasına veya sandıkta kalmasına vesile olabilir.
Bence partiler arasındaki çatışmayı daha fazla tırmandırmayarak herkes yoluna devam etmeli ve yapılabilecekleri yapmalıdırlar. Galiba biraz da gizli teşkilatlanmadaki hücre çalışmasına benzer yerel seçimler. Teke tek, birebir insanlarla görüşerek ikna yoluna gitmek.
Elbette ki toplumdaki duruşu güven veren ve toplum tarafından kabul gören insan, güçlü bir parti desteği ile başarıya ulaşabilir. Ki böyle olacaktır diye düşünüyorum.
Ve yine de ısrar ediyorum...
“Bir adayın toplumdaki duruşu çok önemlidir.”