Ulu Önder Atatürk 23 Nisan 1920’yi, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılış günü olarak tescil ettirirken, bu anlamlı günü ayrıca  çocuklara armağan etmiştir.  Armağan ettiği bu günün “Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” olmasını arzulamıştır.

            TBMM’nin kuruluşunun üzerinden tam 100 yıl geçti.  Yani bir asra yakın bir zaman... Meclisin kuruluşundan geçen yıla kadar, yani 2019’a kadar hem Türkiye’de, hem de KKTC’de bu bayram çok büyük coşku ile kutlandı, çocukılar sevindirildi, o şenlikler içindeki giysileri ile adeta birer bahar çiçekleri olmaları sağlandı.

            İşte dediğimiz şudur:

            “Umutlarınızı yitirmeden hatıralarınızla yaşamaya devam ediniz” diyoruz şu koronavirüs günlerimizde.

            Böyle bir günde çocukların böyle bir çirkinliği ve olumsuzluğu yaşaması onların hakkı değildir diye düşünüyorum.  Biz düşünüyoruz da elden ne gelir korunmaktan başka.  Bıçağa yumruk vurlamayacağına göre evde kalmak zorundayız.

            Sokağa çıkma yasağının bu felç olmuş zaman ve günlerinde çocuklar ne yapsınlar?

            Bir haftadan beri bu günün evlerinde ve evlerinin balkonlarında geçirmenin hazırlığı içinde olan çocuklar için tam bir dramdır böyle bir günde bu yaşananlar.  Her çocuk kendince evinde bayrak yaparak, bayrak çizip boyayarak ve anlamlı mesajlar vererek balkonlarında gerekli kutlamayı tasarlamışlar.  Onların da şu kokronavirüsün azizliğine uğramaları bayağı insanı üzüyor.

            Türk halkı 23 Nisan’a ihanet etmedi.  Atatürk ölene kadar da bu kutlamalar, hep coşku içinde yapıldı.  Ama gelin görün ki 2020’de virüs, Türk çocuklarına ihanet etti ve sevinçlerini kursaklarında bıraktırdı.

            Kim bilir daha kaç ülkenin insanları, değişik dini ve milli bayramları eve hapsolmuş ve virüsün kurbanı olmuş.

            Önemli olan nedir bilir misiniz?

            Türk çocuklarının milli benliklerini korumaları, 23 Nisan ruhunu benliklerinde hissetmeleri ve evlerinde hapis dahi kalsalar, 23 Nisan’a sadık kalmalarıdır.  Gerçekten milli sadakat çok önemlidir.  Bugünün çocukları, geleceğin Cumhurbaşkanları, Başbakanları, milletvekilleri ve bakanları olacaklardır.  Sadece o değildir..  Onlar geleceğin yatırımcıları, eğitimcileri, akademisyenleri, bilim adamları, doktorları, avukatları, mimar mühendisleri ve daha nice önemli adamları olacaklar.

            Eğitimin sanki sanal bir görsellik içinde yapılmasının doyurucu olmadığını hisseder gibi olsak da, yapacak başka bir şey gelmiyor elden.  Lakin hiçbirşey yapmamaktan daha iyidir yeni teknolojik sistemle internet veya on-line üzerinden eğitim almak.

            Son haftalaarda TRT’de yayınlanan yeni bir dizi vardır.  O dizinin adı, Ya İstiklal, Ya Ölüm’dür.  İnanın o diziyi izlerken gözlerim dolar.  Oyuncular ve oyun karakterleri o kadar “cuk” diye yerine oturdu ki, insanın etkilenmemesi elde değil.  Bütün dönem özellikleri adeta oya gibi işlenmiş, çatışmaları yüksek tutulmuş, merak duygusu genişletilmiş ve en önemlisi inandırıcılığı hepsinden yüksek bir seviyede seyretmiş.

            Bence bütün çocuklar bu diziyi izlemeli ve o diziden ders almalıdırlar diye düşünüyorum.  Osmanlı İdaresi’ndan demokratik ve laik Türkiye Cumhuriyeti’ne geçiişin en önemli belgesidir bu dizi.

            Çocukluğumuzdan hatırlıyorum... Tafih kitaplarındaki Osmanlı zaferlerini, fethedilen ülke topraklarını, kalelerini, zamanın padişahlarını hep okurduk ve usumuzda bir hayal gibi kalırdı.  Hiçbir zaman bizim nesil o teknolojiden yararlanamadı ve çocukluğumuzu yaşayamadık milli görsellik açısından.  Ama şimdiki çocuklar çok şanslı. 

            Mesela “Muhteşem Yüzyıl” filmi de müthiş bir diziydi.  Pek çok ülkenin satın aldığı, ibret verici, kültürel, siyasi, baskın saray hayatını gözler önüne seren bir diziydi...  Ne kadar nefeslerimizi tutarak izlemiştik o diziyi.

            Tabii ki saray entrikaları da ayrı bir lezzet katıyordu diziye.  Ya şimdi?

            Ya İstiklal Ya Ölüm dizisi de en az Muhteşem Yüzyıl kadar etki yaratacak ve iz bırakacak önemli bir dizidir.  Herhalde pek çok ülke bu diziyi de satın alarak “İşte Mustafa Kemal ve arkadaşlarının ölümüne verdikleri mücadele budur” dedirtecek.

            Bundan bir süre önce İsmet İnönü’nün torunu Gülsün Bigehan’ın yazdığı “Mevhibe” adlı kitabını okurken de nefesim tutuldu diyebilirim.  Bizim Kıbrıs Türk Kadınlar Birliği’nin düzenlemiş olduğu çay partisinde imza günü yapan Gülsün Bilgehan, eşime de bu kitaptan imzalamıştı benim adıma.  Çok da mutlu oldum diyebilirim.  Çünkü kitapta bildiğimizi sandığımız ama bilmediğimiz çok önemli hususları yakalamama vesile oldu.

            Yani diyeceğim şudur...

            Yeni yetişen gençlik, bütün bu belgesel dizi ve kitapları iyi okuyarak kendilerine geleceğin yollarını açmaları gerekir diyorum.

            Katiyen çocuklar morallerini bozmasınlar, çünkü gelecek yeni 23 Nisanlar, onlar için daha parlak ve daha görkemli olacak.

            23 Nisan, bütün Türk çocuklarına kutlu ve mutlu olsun.