ABD ile Türkiye arasındaki gerginlik tırmanırken, bu kez ABD Başkanı Trump önemli bir açıklama daha yaptı.  Bakınız yapmış olduğu açıklamaya:
“Türk Lirsası güçlü dolarımız karşısında hızlı bir şekilde değer kaybetmeye devam ederken, az önce çelik ve alüminyum için gümrük vergilerinin iki katına çıkarılması talimatını verdim.  Alüminyum için vergi şu andan itibaren yüzde 20, çelikte de yüzde 50 olacak.  Türkiye ile ilişkilerimiz şu aralar hiç iyi değil.”
Bizde bir darbı mesel vardır.  “Eşeğini dövemeyen semerini döver” diye bir söz...
Trump’un öfkesinin nedeni belli.
9 Aralık 2016 tarihinde FETÖ ve PKK adına suç işlediği iddiası ile İzmir’de tutuklanan amerikalı rahip Brunson’un 35 yıl hapsi istenmesine ve tutukluluğunun devamına dayanıyor Trump’ın kızgınlığı, bana göre.  Bana göre değil, milyonlarca insanın da görüşü aynı noktada.
Mesela Trump’ın alüminyum ve çelik için almış olduğu karar, bize o mesajı veriyor.
Adeta Trump’ın duruşu, “En büyük benim, herşeyi ben yaparım, her şey benim elimde, ben ne dersem o olur” gibi bir görünüm veriyor.  Halbuki Trump bu davranış ve yatırımlarına karşı büyümüyor, bilakis dünya kamuoyu önünde küçülüyor ve itibar kaybediyor.
Her zaman söylemişizdir...  Amerika büyük bir güçtür.  Bu doğru.  Gerek ekonomi, gerekse askeri güç bakımından.  O bağlamda ABD-Türkiye dostluğuna her zaman parmak basmış ve Amerika’yı takdir etmişizdir.
ABD’li rahibin casusluk suçlaması ile Türk makamlarınca tutuklanıp yargılanması, bir ülkenin kendi iç güvenliği ve devlet erki, hatta devlet otoritesi, adaletine dayanan hukuki bir durumdur.  Trump’un Türkiye’nin iç hukuk ve adalet sistemine müdahale etme hakkı var mı, onu sorgulamak lazım.
Anladık...  En büyük sensin... En büyük ABD’dir, ama Türkiye’nin geçmişte ABD’ye sağladığı askeri avantaj ve kolaylıklar da unutulmamalıdır.
Hele bir düşünün bakalım...
Birinci ve ikinci körfez savaşında ABD, Türkiye’nin İncirlik Hava Üssü’nü tepe tepe kullanmadı mı?  Bütün askeri operasyonlarını Türkiye üzerinden yapmadı mı?  O avantajlar sayesinde Saddam Hüseyin’e kök söktürmedi mi?
Genel anlamda Türkiye, dost bildiği ABD’ye her zaman kucak açmış ve dostluğunu göstermiştir.  Yoksa Trump’ı öfkelendiren bir diğer durum da, Türkiye-Rusya dostluğunun başlaması mı?
Unutmamak lazım...  Türkiye bugün NATO’nun en güçlü devletidir ve doğudan gelecek herhangi bir tehlikeye karşı en güçlü güvenlik duvarıdır.
Unutmamak lazım... Bazen sessiz duruş da suçluluk mesajı verir.  O bağlamda NATO neden bu yaptırımlara karşı sesini çıkarmıyor?  Geçmişi ABD’ye neden hatırlatmıyor?
İngiltere’den böyle bir tepkisel açıklamayı beklemiyoruz.  Çünkü İngiltere her zaman kendi çıkarlarını ön planda tutmuştur. Yani çıkarı nerdeyse, İngiltere oradadır.  Bir diğer deyişle “Tavşana kaç, tazıya tut” misali bir görüntü.
Ondan öte nice uluslararası güçler vardır.  O güçler sessizliğini koruyor hala.  Mesela İslam dünyası neden sessizdir?  Neden tepkisini göstermiyor?
TL’nin dolar ve döviz karşısındaki erimesini düşününce insanın “Yahu bırakın şu papazı da ülkeye istikrar gelsin, eşek de semer de kurtulsun” diyesi gelir de, Türkiye’nin onuru ve kendi hukuk sistemine de saygısızlık olur diye düşünüyorum.
Eminim pek çok ekonomist, pek çok işletmeci, küçük büyük hangi konumda olursa olsun, “Bırakın şu papazı da rahatlayalım” diyor içinden ama açığa vuramıyorlar
Şimdi Trump marifetiyle alüminyum ve çeliğe iki kat vergi uygulanıyor ama unutmamak gerek ki, Türkiye bundan önce de nice fırtınalar atlatmış nice sarsıntılar geçirmiş ve nice acılara düşar olmuş.  Ama altından da kalkmış.
Trump’ın bu son açıklamalarına Türkiye ne cevap verecek veya ne gibi bir tutum izleyecek göreceğiz. 
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı acaba Trump’a “One minute” der mi?
Bana göre ona herşey pahasına “One minute” diyebilir.
Böyle bir cevabın açıklaması da herhalde, “Sen ne kadar büyük olursan ol, ne kadar güçlü olursan ol, Türkiye bir hukuk ve adalet devletidir.  Bizim adalet ve hukuki kararlarımıza sen de dahil, kimse karışamaz.  Bize yaptırımlar uygulayabilirsiniz.  Uygulayınız.  Biz doğru yolda yürümeye devam ederiz.  Bundan sonraki yaptırımlarınızı da bekliyeceğiz.  Yalnız şunu da unutmayınız ki, bir gün yine Türkiye’nin kapısını çalacaksınız ama o kapı mutlaka ama mutlaka yüzünüze kapanacaktır, bunu  unutmayınız!” şeklinde olacak.
Bilemiyorum...  Bütün bunlar kafamın içinde bir şimşek gibi bir yanıyor, bir sönüyor.
Bekleyip göreceğiz.