İlkokul, ortaokul lise öğrencilerimizin sayısı üç aşağı beş yukarı elli beş bin civarındadır.

Soru şu.

Bu okullardan son 30 yılda mezun olan öğrencilerin kaç tanesi gömleğinin kopan düğmesini dikmeyi bilir becerir.

Son otuz yılda iktidar nimetlerinden faydalanmayan parti yok KKTC meclisinde ve bu güne kadar korkarım ki partimsiler, bu yapılarını ve zihniyetlerini korudukları ve koruyacakları için, önümüzdeki en az on yıl daha her kademedeki eğitim kurumunun kendi kendine yeterli öğrenci mezun etme gibi bir derdi içeren yasa teklifi ile karşılaşmayacak KKTC meclisi.

Köylerimizdeki ilkokulları o küçücük akılları ile ve adını kendileri koyup yine kendileri beğendikleri,  ‘ doğru dünya görüşü’ ile kapatarak, beş yaşından başlamak üzere köylerde doğan öğrencileri mecburi ve günü birlik kendi memleketinde ve dahi okulunda hatta doğduğu evde mülteci konumuna, kanun ve nizam tahtında ‘ okul mültecisi’ durumuna düşürenler ve bu insanlık dışı kanunun uygulanmaya başlanmasından bu güne kadar geçen yıllar içinde, bu sakat ve kötücül kanunu değiştirmeyi aklına bile getirmeyen partimsilerden eğitim ve insan için iyi şeyler beklemek ham hayaldir biliyorum.

Sendika Genel Sekreterlerinin ya da başkanlarının her aklına estikçe zırt – pırt grev yaptığı öğretmen sendikalarından da, köyleri okulsuzlaştırılan bu kanun karşısında HAYIR, Kabul etmiyoruz, yanlıştır diye bir karşı çıkış, bir akla davet, bir grev görmediğimiz gibi aradan geçen on yıllarda da konu üzerinde, eğitim ve çocuk hakları çerçevesi çizerek, her doğanın eğitimini, doğduğu yerleşim yerinde yapması gerekir diye bir çalışmada görmedik.

Uykusunun en tatlı yerinde, sözüm ona daha iyi bir eğitim alsın diye zorla uyandırılan ve yaşanmış bin yılların süzgecinden geçmiş hayat kurallarına göre günün en önemli öğünü olan sabah kahvaltısından da okula yetişsin diye neredeyse mahrum bırakılan çocuklarımızı, kim bu zulümden kurtaracaktır.

Doğduğu köyden 5-17 yaş arasında her gün okula gidecek bahanesi ile koparılan ve aynı yaş aralığında evinde ailesi ile birlikte öğle yemeği yemek hak ve olanağından mahrum edilen çocuk ve gençlerimizin hali nice olmuştur, olmaktadır ve olacaktır.

Ne şehirli ne de köylü olamayan bu çocuk ve gençlerimizin, süt sağmasını, zeytin toplamasını, yabani otları domatesten ayırmasını, ağaç budama ve aşılamasını, konu komşunun hatır ve önemini bilmesini nasıl bekleyebiliriz ki. En az bunlar kadar önemli olarak, doğduğu, ailesinin yaşadığı köyde hak ettiği okulu ve eğitimi alamayarak köyüne ve köye yabancılaştırılan çocuk ve gençlerin memleketlerini sevmelerini ve yabancılaşmamalarını bekleme hakkımız var mı.

Bisikletinin lastiği patladığında aklına gelen tek çare, cebindeki akıllı telefondaki rehberden  baba ya da anişkoyu tuşlayıp SOS çeken çocuk ve gençler bizim eserimizdir.

Ve gelmiş geçmiş bütün KKTC hükümetleri gömleğinin kopan düğmesini dikmeyi bilmeyen, beceremeyen nesillerin suçlusudur ve bu suçun ortakları da sendikalar ile velilerdir