Her ülkedeki hükümet krizlerinde ne olmuşsa, şu anda yaşadığımız krizin de geçeceğini düşünmek yanlış olmaz herhalde.

            UBP’nin de başkanlık çalkantıları olmuş ve o çalkantının yankıları hala duvarlara çarparak insanlara ulaşıyor.

            İşin ilginç yanı, muhalefet mal bulmuş mağrubi gibi durmaksızın “vurun abalıya” kabilinden bombardumana devam ediyor. Sanki Rusya-Ukrayna savaşı gibi. 

            “Bu iş rezalettir” diyorlar.  Bu yaşananlar “maskaralıktır” diyorlar.  “Hiç böyle bir şey görmedik” diyorlar.  Diyorlar babam, diyorlar da geçmişi hatırlamıyorlar.

            Eski Cumhurbaşkanlardan, CTP eski genel başkanı Mehmet Ali Talat ilk kez dıştan bakan olarak atanınca koltuğunu ve çevresini sağlama almış ve pozisyon almıştı.  O pozisyon ve strateji, “Özker hocayı yeme” pozisyonuydu.  Nitekim parti içindeki zıtlaşmalar ve cepheleşmeler, Özker Hoca’yı partidan koparmış ve bir başka oluşum girişimlerini başlatmasına versile olmuştu.  Herşeye rağmen CTP, hiçbir zaman tek başına iktidar olamadığı gibi, hep muhalefette kalmıştır. 

            CTP, şimdi de muhalefettedir.

            Kabul etmek lazım...  CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman da iyi bir hatip ve iyi bir fikir adamıdır.  Konuşmaları da inandırıcıdır.  O bağlamda çizdikleri yol, olası bir erken seçimde tek başına iktidar şansını yakalama yoludur.  Yani Tufan’ın konuşmalarının bir kısım insanı etkilediğini düşünüyorum.

            İşin gerçek yanı, CTP’nin değişim sürecine devam etmesidir.  Bakınız size şöyle bir enokdot analatayım...

            14 Mart 2022’de, Halkın Sesi Gazetesi’nin 80’nci yaşıydı.  Bu münasebetle  bir kitap yazdım.  Kitabın adı da, “80 YILIN HİKAYESİ”dir.  Kitap herhalde bir aya kadar elinizde olacak.

            O kitaba hayat vermek için pek çok kişiden ve pek çok belgeden yararlandım.  Hatta çok değerli dostum, rahmetli Ersin Taşer’den de bir anekdot istedim kitaba almak için.  Hem Dr. Küçük açısından, hem de gazetece açıdısından.  Malum kendisi uzun süre Halkın Sesi’nin muhabirliğini yapmıştı. Hatta Rus Büyükelçiliği Kültür Ataşesi’nden almış olduğu davet üzerine bir kısım gazeteci grubuyla Rusya’ya gitmiş ve Kruşçef’le de resim çektirmişti.  Anılarını ve izlenimlerini Halkın Sesi’nde yayınlamıştı.

            Ersin Taşer şöyle bir anekdot anlatmıştı bana...

            “Bir gün Dr. Küçük’le çalışırken içeriye Özker Özgür girivermişti.  Özker hocanın gelmesini hiç beklemiyorduk.  Dr. Küçük kendisine kahve ikram ettiğinde Özker Hoca Dr. Küçük’e sitemde bulunmuştu.  ‘A Doktor, devamlı biz CTP’lileri eleştirip duruyorsun. Bizim için artık iyi düşünmenizi ve sizin de değişmenizi istiyoruz.  Bakınız...  Biz rengimizi bile değiştik ve kırmızı rengimizin yerine yeşil olduk’ deyince Dr. Küçük de kendisine şu yanıtı vermişti:

‘A Özker Hoca, Abbas’ın Şerif’in kapısına bu ev aile evidir diye yazarlarsa ne değişir.  Siz de renginizi yeşile boyayınca değişecek misiniz?  Hayat kadını Abbas’ın Şerif değişseydi, siz de değişirdiniz’ demiş.”

            Bu anaktod esasında çok mesajlar veriyordu.  O bağlamda CTP, kendi misyonuna güven katma adına bir de “Birleşik Güçler” sloganını ekleyince bazı sağ görüşlü kişiler onların listesinden milletvekili seçilmişlerdi.  Herhalde Özker Hoca’nın kastettiği de oydu, “Biz değiştik” demekle.

            Bunlar bir yana...

            Şu anda UBP içindeki çalkalanmalar ve cepheleşmeler partiye ne kazandıracak veya ne kaybettirecek, onu düşünmek lazım.  Yani bütün siyasi partilerde olagelen durumları yaşıyor Ulusal Birlik Partisi de şu anda.

            Tabii ki partinin içinde bir de gizli el vardır diye düşünüyorum.

            O gizli el, karda yürüyen ve iz bırakmayan bir görünmez adam gibi karıştırıp karıştırıp duruyor.  Elbet o gizli eli de bu halk keşfedecektir.

            Önemli olan partinin bütünlüğü ve parçalanmamasıdır.

            Lakin kılıçların çekildiğini de görmez değildir halk.

            Doğrusu siyasi geleceği çok parlak olan Dr. Faiz Sucuoğlu’nun bu şekilde görevi bırakması da ayrı bir durum. Yani üzüntü verici ve düşündürücü demek istiyorum.

            Acaba o gizli el mi onu koltuğundan eden?

            Yoksa sessiz bir fırtına mı onu siyaset koltuğundan uzaklaştıran.

            Yine de Demirel’in şu sözleri geliyor aklıma.

            “Dün dündür, bugün bugündür.”

            Ve buna bir de “Demokrasilerde çareler tükenmez” sözlerini ekleyelim.

            Kısacası bunlar yaşanacaktı ve siyasetin görüntüsü değişecekti.

            Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Anayasa’nın kendisine verdiği yerki doğrultusunda hareket etti ve Başbakan Faiz Sucuoğlu’nun hükümet kuramaması nedeniyle görevi, UBP içinde Dr. Ünal Üstel’e vermek durumunda kaldı.

            Elbette Ünal Üstel de görevi kaldığı yerden devralacak.  Ekonominin düzeltilmesi, Ankara ile sıkı temaslar, parti içindeki çalkantı ve zıtlıklar hep önünde olacak.

            Bundan sonra yeni bir sürpriz yaşanır mı?

            O sürpriz yeni hükümetin güven alamaması gibi bir durum yaratır mı?

            Dedik ya...

            Siyasette pek çok yaşanır ve kervan yoluna devam eder.

            Şimdi oturup gelişmeleri bekleyeceğiz.  Sadece şunu da vurgulamak lazım.

            “Ünal Üstel’in elinde sihirli bir değnek var mı, bütün olumsuzlukları gidersin ve herkesi mutlu etsin?”

            Özetle “Bunlar da geçecek” diyorum.