Rumların Kıbrıs karasularında doğalgaz arama operasyonlarına ilişkin geçen gün yine bir yazı yazmış ve endişelerimi dile getirmiştim.  Hangi açıdan?  Türkiye’nin sabrının taşması ve gerekli askeri müdahalede bulunması açısından.
    Bir diğer değişle, Türkiye’nin Afrin harekatına ek olarak Ege ve Kıbrıs karasularında yeni bir cephe açması açısından.
    Zaten Rum ve Yunanlıların tahrikleri onun için değil mi?
    Bütün mesele Türkiye’nin başını ağrıtmak ve olası bir oldu bitti karşısında adadaki askeri varlığını sonlandırmak.
    Geçen günkü yazımda bütün dile getirdiklerim evvelki gün, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ağzından aynen söylenmiş ve çok sert bir şekilde adeta “nota verir gibi” ifade edilmiştir.
    Yazılarımda genellikle çok önemli ifade ve vurguları tırnak içine alır ve yazımı yorumlarımla birlikte tamamlarım.  Özellikle Erdoğan’ın şu sözlerini tırnak içine alarak yorumumu tamamlama ihtiyacı duydum bugün.
    Bakınız ne demiş söz dinlemez Rum ve Yunanlılar için, Sayın Erdoğan...
    “Kıbrıs’ta ve Ege’de haddini aşanları yanlış hesap yapmamaları konusunda ikaz ediyorum.  Savaş gemilerimiz, Hava Kuvvetlerimiz ve diğer güvenlik birimlerimiz bölgedeki gelişmeleri gerektiğinde her türlü müdahaleyi yapma yetkisiyle yakından takip ediyorlar. Kıbrıs açıklarında faaliyet yürüten yabancı şirketlere, Rum tarafına güvenerek hadlerini ve güçlerini aşan işlere alet olmamalarını tavsiye ediyoruz.  Bunların efelikleri; ordumuzu, gemilerimizi, uçaklarımızı görene kadardır.”
    Sanırım bu uyarıları da, Sayın Erdoğan’ın “kabul edemediklerine ilişkin yaptığı önemli çıkışlardan” birisidir.  Tıpkı “One minute” gibi...
    Geçen gün Rumların eski Dışişleri Bakanı Kasulides’in  “Yok canım böyle şeyler her zaman olur, Türkiye birşey yapmaz” gibi ifadeler kullandığına göre, demek hala daha Erdoğan’ın söylediği gibi akılları başlarına gelmedi. Yani işi uyarıları hafife alıyorlar.
    Rum ve Yunanlılar bilmelidirler ki, Türkiye, sabrının taştığı, hakkının yendiği noktada askeri operasyon yapıp, söke söke hakkını alır veya duruma hakim olur.
    Sayın Erdoğan’ın bu açıklamalarından sonra Kıbrıs karasularında doğal gaz araması yapan yabancı gemiler çekip gidecekler mi,  izleyevek ve 
göreceğiz.
    Yani Rumlar anlamalıdırlar ki, küçücük boyları ve nemelazımcılıkları ile Türkiye karşısında bir aldırmazlık sergileyerek bildiklerinden şaşmamaları, gereçekten başlarına büyük iş açabilir.
    Sen yarım asır sözde anlaşmak için masaya  oturup zamana oynamaya devam edeceksin, yine o küçücük boyunla AB’ye girecek ve bütün dünyayı parmağının üzerinde oynatacaksın,  Türkiye’nin uyarılarına rağmen bildiğinden şaşmayacaksın ve gerçek anlamda EFELENECEKSİN...  O halde başına gelecekleri iyi hesapla ve adam gibi gel masaya oturup şu Kıbrıs meselesini bir an evvel bitir, diyorum.  Ama ne gezer...
    Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bu uyarıları bir tarafa, Dışişleri Bakanı Mevlût Çavuşoğlu da çok sert bir açıklama yaparak Amerika’yı  uyarmıştır.
    ABD’nin “tavşana tut, tazıya kaç” misali izlediği tutuma şöyle bir yanıt vermişti Çavuşoğlu:
    “ABD artık kimin dostu olduğuna karar versin.”
    Hani “Doğruyu söyleyeni dokuz köyden kovarlar” derler ya...  Türkiye de doğruyu söylediği için dokuz köyden kovulan gibi bir konuma getiriliyor.
    Madem ABD gerçek dostluğunu ortaya koyamıyor, biz de kendisine geçmişi hatırlatalım...
    Hele bir tarihi kaşıyın bakalım...
    Amerika Kore’de bombaları patlatırken, şu bizim Mehmetçik değil miydi Kore’ye gidip ABD’nin yanında ölümüne savaşan?
    Türkiye Kore’ye ABD’nin çıkarları için asker göndermek zorunda değildi.  Ama zamanın siyasileri, “ABD bizim dostumuzdur, biz de onlara askeri yardım gönderelim” diyerek nice Mehmetçiğimiz, onların çıkarları uğruna can vermiş, şehit olmuşlardı.
    Savaştan gazi çıkanlara ise Amerika şeref madalyası vermişti.  
    21 Aralık 1963’te Rumlar tek taraflı bir operasyon başlatıp adanın tümüne sahip olmak ve ENOSİS’i gerçekleştirmek için silah zoru ile Türkleri hükümetten ve bütün haklardan mahrum bıraktığı halde, kesinlikle ABD bizim yanımızda olmadı.
    İşte ABD’nin duyarsızlığına karşı Kore Gazilerimiz, ABD’yi protesto için madalyalarını iade etmişlerdi.  Bu Kore Gazileri’nin veya Türkiye’nin ayıbı değildi.  Bu ABD’nin ayıbı ve vefasızlığıydı.
    Bunlar unutulur mu?
    ABD’nin Irak operasyonunda kullandığı İncirlik Hava Üssü hala oradadır.  Bütün bu olanaklar niçindi?
    Türkiye-ABD dostluğunun idamesi için.
    Şayet ABD Suriye’deki teröristlere silah yardımında bulunur ve Türkiye’nin o teröristlere karşı operasyon düzenlemesine karşı ikili oynarsa, sözde Türk dostluğu oyunu oynarsa,  elbette bu dostluk da sorgulanır.
    Kısacası “Türkün dostu, sadece ve sadece Türktür” sevgili okurlarım.