İki kere ikinin dört ettiğini bilmeyen yok, ama bilmemek milyonda bir kişi tarafından başarılsa bile bu başarı cehalet kapsamına girmez, asla girmez.

Cehalet çarpım cetvelini sular seller gibi ezberden BiLMEK ve fakat sıfır ile dokuz arasındaki rakamlarla, sembollerle ne yapıldığı ne yapılabileceği konusunda kafa yormamaktır.

Sıfır  rakamı /sembolü ile tekerlek yapmayı düşünmeyen insanın yapabileceği tek şey yerinde sıfıra sıfır elde var sıfır diye saymak ( yerinde saymak ) ya da dört teker üzerinde hareket eden otomobiline atlayıp, depodaki son benzini de tüketmek için benzinciye gidip depoyu doldurmaktır.

Otomobil depoları dolar boşalır, dolup boşalsın diye yapılmıştır çünkü. Sonuç mu otuz kere yirmi iki kaç ederse o kadar lira el değiştirir ve kala kalır elleri ceplerinde  niyeti bozuk olanların cehaletlerinin  teşviki ile  kahredilen Devrim arabası mühendisleri naçar kalır bütün bilgi ve maharetleriyle haklılıklarının çaresizliğinde.

Cehalet gericidir ve bu gericiliği muhafazakârlık olarak nitelemek doğru olmaz. Muhafazakâr iyi güzel şeyleri muhafaza etmek üzere kurulmuşken, gericilik muhafaza edilmesi gereken iyi güzel şeyleri de geriye iterek yok etme peşindedir her güzel ve iyi şeyi yok ettiği gibi.

Uzaklarda aramayın, Lefkoşa şehrine 1900 yılından başlayarak yaptığımız her şey gericiliğimizin sonucudur. Eserimizle övünebiliriz.

Sanki hiç başka arazi yokmuş gibi LTL ve LTKL ( Lefkoşa Türk Erkek Lisesi ve Lefkoşa Türk Kız Lisesi) binalarını Türk Mezarlığını yıkarak yok ederek onlardan arta kalan arazi üstüne inşa ettik ve bilim irfan yuvası açmak adına geçmişimizin ve elbette ki kültürümüzün de en önemli miraslarından birini berhava ettik. Daha nice mimari örnekleri ve alışkanlıklarımızı da, düşünün ki son helvacımızı yaşatamadık bin yıllık yeri olan Arasta’da

Meraklılarını ve en azından bu yazıyı okuduktan sonra konuya ilgi duyacak olanları, Mevlevi Tekke Müzesinde tek tük son örnekler olarak sergilenen ( Lefkoşa’ya son olarak 2019 yılı başlarında gitmiştim, belki de artık orda değiller ) mezar taşlarını görmeye davet ediyorum.

1950 li yılların sonuna kadarki mezar taşlarımızdaki estetik yapıyı, sıcak ve sevgi dolu baş taşı yazılarını bir görün ve bir de günümüz mezarlıklarımızdaki banal görgüsüzlük ve böbürlenme örneklerine bakın.

Cehalet korkaktır da gerici olduğu kadar. Bu korkaklık cehaletin sirayet etmesi ile paralel olarak aynı hızda ve hazda sirayet eder. Korkar öğretmen müfredat defterini yırtıp atmaya, öğrenci korkar öğretmenlerinden, derslerden ve okulundan giderek arkadaşlarından, günümüzde bu korkunun tezahürü,  bensiz nasıl olur da eğlenirsiniz, eğlendiğinizi gördüm faceden şeklinde tezahür ederken, onsuz eğleniliyor olunması kadar dışlanmış hissetme korkusudur da bu.

Öğrenciler nispeten masumdur yine de. Asıl korku, arkadaşların ya da arkadaş olması gerekenlerin bir birlerinden nasıl da dehşetli bir korku içinde olduklarını anlamak için,  koalisyonu oluşturan partilerin bir birlerinden nasıl korktuklarına ve dahası partili milletvekili arkadaşların da bir birlerinden nasıl da  korktukları örnek olarak gösterilebilir.

Hayır,  biz bir birimizden korkmuyoruz derseniz eğer o halde kendi aranızda yıllardır süren krizin sebebi ne.

Sakın dış müdahale demeyin, suçun ve korkunun ikrarı olur. Ve özrünüz kabahatinizden de kat kat büyük olur.