Çıt der bir ses. Dal kırılır.

Bir başka ses çıt. Tomurcuk patlar güle karanfile.

Çıt der çekirdek. Tohumdur artık.

Çıt der tohum filiz sürer.

Gümbür gümbür ama sessiz, ağaçtır gelen ormana gebe.

Kulağın duyduğu çıt sadece.

Dal kendini yükünü yüklenmiş, kendi hayatının şiirindedir çiçek çiçek.

Nerden bilsin Adem oğlu, Havva kızı ki dalın şiiridir yapraklar ve hiçbir dalda tıpkısının aynısı yeşil ve aynı boyut, şekilde yaprak yoktur.

Çıt dediğinde tomurcuk, Fransız ihtilali kadar büyük ve önemlidir o çıt. Çiçektir artık ve bu tomurun ihtilalidir, insanlığın bin yıldır örgütlenip de yapamadığı.

Çekirdek çıtlayınca, evrimi devrime döner, o artık çekirdek değil tohumdur. Hani denemişti Lenin de olduramamıştı ya.

İşte o dur çekirdeğin çıt diye tohuma dönmesi.

İnsanoğlu bir garip ve zavallı canlıdır canlılar içinde, kendini ne kadar yüceltse de uçamayan kırlangıç gibi, kartal misali ya da karga hele de atmaca, ki sesi kemandan beterdir gecede.

Çıt der tohum.

Çıt ve başlar şenlik kıyamet, ağaçtır gelen ve ardı sıra ağaçlar, orman ve ormanlar peşisıra.

Bir tohum bir ormana gebe ve insanoğlu, kızı kendini halâ daha çok beğenmekte.

Kaç çıt var ki ömrümüzde.

Yeniden başlar o eşsiz serüven.

Çıt der dal.

Öldü sanırsınız

Devirdedir oysa tohum daim devirde. Her dem taze ve hep yenilemekte yenilenmekte.

Yeniden başla ey insan çıkarsız sevmeye.

Odur tohum, seni yenileyecek.