Uluslararası Kriz Grubu’nun Türkiye/Kıbrıs Porjesi Direktörü Mr. Hugh Pope, bir yerel gazeteye vermiş olduğu mülakatta hayli ilginç ve hayli de gerçek noktalara vurgu yaptı. Esasında Hugh Pope’un vurgu yaptığı gerçek, yıllarca süregelen çözümsüzlüğün tek alternatifinin “C Planı ”ndaki , AB’nin Kıbrıs Türk Devleti’ni kabul etme gerçeğidir.

Şayet bu mülakatı siz de okur ve değerlendirecek ve Kıbrıs’ın yıllarca süregelen çözümsüzlüğünün temellerinde yatan gerçekte tek alternatifin KKTC olduğunu anlayacaksınız. Yani Hugh’un dediği gibi Kıbrıs Türk Devleti...

Esasında bu görüşler, Uluslararası Kriz Grubu’nun sekizinci raporudur. Daha önceki raporlarında hep Kıbrıs’taki çözümü federasyona bağlamışlardı. Ama onlar da gördüler bazı gerçekleri. İşte o gördükleri gerçekler doğrultusunda, sekizinci raporu daha realist bir saptama ile kaleme aldılar.

İsterseniz Hugh Pope’un o mülakattaki bazı sözlerinden alıntı yapalım ve yorumumuza devam edelim... Bakınız Hugh Pope’un yorumlarına...

“...Şu anda yürütülmekte olan federasyona dayalı kapsamlı çözüm müzakerelerinin önceki görüşme süreçleri ile aynı başarısız neticeyi ortaya çıkaracaktır. On yıllardır binlerce toplantı, her türlü müzakereci kombinasyonu, her türlü ortam denendi, buna daha ne kadar şans verebiliriz?”

İşte yıllarca dilimizde biten tüy gibi Sayın Hugh Pope’un vurguladığı aynı şey. Bizler veya o fotoğrafı gören diğer gazeteciler veya diğer aydınlar, şu soruyu sormuşuz.

“Kıbrıs Türkü’nün Rumları daha fazla bekleme lüksü olamaz. Güneyde bütün kurumları ile bir devlet varsa, kuzeyde de bir devet vardır ki, bu devlet bölünmüş Kıbrıs’ta tam bir varlıktır ve güneydeki devletten hiçbir farkı yoktur.”

Rahmetlik Denktaş’ın yıllardan beri söyleyip, yazıp çizdiği ve bir türlü batının ve büyük güçlerin beyinlerine sokamadığı bu gerçek, Hugh’un dediği gibi “Kıbrıs Türk Devleti”dir.

Denktaş’ın en büyük ideali neydi? Bütün dünyanın “Kıbrıs Cumhuriyeti” dediği ve türlü oyunlarla Türk halkını ona yama yapmak istediği tek kanatlı kuşun, artık uçamayacağıydı. Ben de her zaman o benzetmeyi yapıyorum.

“Arkadaş! Siz yıllarca Türk haklarını yiyerek, meşruluğu ortadan kalkan sözde Kıbrıs Cumhuriyeti kimliği ile tek kanadınızla daha fazla uçamazsınız. Çünkü mesele AB gerçeğine geldiğinde, AB de görecektir ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’nin gerçek olmadığını. Kıbrıs anayasasının nasıl çiğnendiklerini, tam 50 yıldan beri meclisteki ve bakanlarar
kurulundaki Türk sandalyelerinin nasıl işgal edildiğini ve şimdi de AB’deki Türk sandalyelerini...”

İlgili gazetenin muhabiri soruyor Hugh’a:

“Kıbrıs Türk Devleti’nin Türkiye’den tam anlamıyla bağımsız ve Türkiye’nin etkisinden ari olabileceğine inanıyor musunuz?”

İşte Pole’un yanıtı:

“Coğrafya, Türkiye’nin herhangi bir anlaşmadan sonra da Kıbrıs’ın her iki tarafında büyük bir etki sahibi olmasını kaçınılmaz kılıyoruz. Ancak AB üyesi bir Kıbrıs Türk Devleti’nin Türkiye dışında başka alternatifleri de olacak ve başka ortaklarla gelişme ve kendi ayakları üzerinde durma şansı olacak. Bu ortakların çoğu da aslına bakarsanız, Kıbrıslı Rumlar olacaktır. AB üyesi bir Kıbrıs Türk Devleti, adanın her iki tarafında da aynı para biriminin kullanılması, aynı yasaların ve vize rfejiminin uygulanması anlamına gelecektir. Ve zamanı geldiğinde aradaki sınır, normal AB üyesi devletler arasındaki sınır kadar görünmez hale gelecektir.”

Sayın Hugh Pope’un görüşleri bence çok büyük yankı yapacak gerek AB’de, gerekse Birleşmiş Milletler katında. Hatta Amerika ve İngiltere’de. Ya Rusya? Evet Türk dostluğuna imza atan o büyük Rusya bile bu görüşlere saygılı olacaktır herhalde.

O zaman bundan sonraki Rum tavırlarında gerçekçilik olabilecek mi? Bence artık Rumlar geriye değil, ileriye bakmalı ve Kıbrıs Türkleri ile mutlu bir geleceği paylaşmalıdırlar. O paylaşım iki küçük devletin yanyana işbirliği ve geleceğe açacakları yelkenle olmalıdır.

Dünkü yazımda “Hele bir tünele girilsin” diyordum. Şimdi de aynı şeyi söylüyorum. “Hele bir tünele girilsin bakalım. Herkes eteğindeki taşları döksün, ona göre çözüme imza atalım.”

Sanırım Rumlar Hugh Pope’un bu gerçekçi raporundan ve görüşlerinden hayli rahatsız olacaklardır. Önemli mi Rumların rahatsız olmaları? Bütün dünya artık onların uzlaşmazlık mesajı veren sahte yüzlerini görmüştür. Bir de yıllarca Rum mezalimi altında bir acı hayat süren Kıbrıs Türkü’nün özgürlük günlerini ve kendi devletlerini...

Son sözlerimi buradan rahmetlik Denktaş’a seslenerek kapatmak istiyorum...

“Ey ulu çınar, koca Denktaş! Yıllardan beri uluslararası platformda verdiğin o büyük mücadelenin sesleri ve nefesleri geliyor. Sen bizi o manevi dünyadan izlemeye devam et. Bütün dünya senin idealin olan gerçekçi çizgiye gelecektir.”

Kıbrıs Türkleri’nin durumunu ve dolayısı ile Kıbrıs gerçeklerini objektir bir dille değerlendiren Mr. Hugh Pope’a da çok teşekkür ediyoruz... Ağzına sağlık.

Gerçekçi olmak gerekirse, Mr. Hugh Pope’un sözlerinin bir diğer anlamı da “KKTC gerçeğine doğru damar damar bir gidiş” değil mi?