Kısa bir dönemin ilk başbakanı ve Meclis Başkanı Dr. Sibel Siber’i, objektif eleştirilerinden ötürü kutlamak isterim. Kendi başbakanlığı döneminde alınmış olan ama maalesef hayata geçmeyen bazı kararların neden şimdiki hükümet tarafından uygulanmadığının sorgulamasını yapıyor.
Meclis Başkanı Sibel Siber, refikimiz Havadis Gazetesi’ne vermiş olduğu bir mülakatta bayağı içini döktü. Ne hangi partiye mensup olduğunu, ne de nasıl milletvekili ve meclis başkanı olduğunu düşündü. “Ben realist bir politikacıyım” dedi.
Yani bir diğer deyişle, “Meclis Başkanı objektif olmalı ve doğrulara doğru, yanlışlara da yanlış” demelidir mealinde bir tutum içinde konuştu diyebilirim.
Bakınız hangi noktalara parmak basmış Siber...
“Yangın Helikopteri ne oldu?” diye soruyor Çevre Bakanına.
Bu soruyu sormakta ne kadar haklı olduğunu hemen anlarız esasında. Hatırlayacaksınız... Her yaz döneminde ülkemizde büyük orman yangınları olur. O güzelim ağaçlar yanıp kül olur. Dr. Sibel Siber kendi döneminde Türkiye’den yangın helikopteri kiralanmasına ve bu konuda Türkiye ile yazışmalar başlatmasına atıfla, sorguluyor Çevre Bakanını.
“Yangın helikopteri ne oldu?”
Çevre Bakanı Bakırcı’nın yanıtı şöyle olmuş:
“Bütçe yetersizliği nedeniyle gerçekleştiremedik. Lakin yanıt bekliyoruz...”
Böyle önemli bir konuda bekleme lüksümüz olabilir mi? Bence olamaz. Yarın olası bir yangında yine yangın helikopterine ihtiyacımız olmayacak mı? Olacak. O zaman Türkiye’den helikopter gelmesini mi bekleyeceğiz ormanlar kül olana kadar. Zaten ne kadar yeşilimiz var ki?
Teknecik Elektrik santralından çıkan zehir ve filtre ile ilgili sitemlerini de dile getiriyor Sibel Hanım. Tabii ki bu kirliliğin ortadan kaldırılması için çok büyük paralar gerektirir. Bu durum da uzun uzun zamanında tartışılmıştı. Özellikle o büyük petrol olayının ve deniz kirliliğinin süregeldiği bir zamanda. O günler de Sibel Hanımın başbakanlığı dönemine denk gelir.
Teknecik santralından çıkan zehirli gazın havaya karışan gri rengini görmek mümkün. Çünkü Monarga Boğazı ile şimdilerde villa ve otellerle dolmaya başlayan o güzelim yerler zehirden nasibini alıyor. Yani balkonunuzda otururken o dumanı hem ciğerlerinize çekiyorsunuz, hem de gözlerinizle görüyorsunuz. Anladığım kadarı ile o zaman alınan karar, pahalı filtre yerine, santralda kullanılan yakıtta yüzde birlik kükürt ihtiva eden bir yakıtın kullanılması yönündeydi. Sibel Hanım buna da ateş atıyor. Ve şunu demek istiyor:
“Hala insanlarımızı zehirliyoruz ve siz kılınızı kıpırdatmıyorsunuz.”
“Haksız da değil” vurgulamasını burada da yapmak durumundayız.
Hemen hemen her gün kanserden ölen insanların çarşaf çarşaf resimlerini görüyoruz gazetelerde. Bunun başında da yediğimiz gıdalar ve gıdaların taşıdıkları kanserojen maddeler gelir. Siz bir manava gidip kırmızı domatesleri aldığınızda içinden yeşil sular aktığını görmez misiniz? Salatalıkların uzamasını, kereviz ve marulların katmerli çiçek gibi büyüyüp suni “albeni” kazanmasını da görmez misiniz?
Sibel Hanım’ı, buna da parmak bastığı için yine takdir ediyorum. Çünkü olaya sadece bir siyasetçi gözüyle değil, bir tıp insanı olarak da bakıyor. Sibel Hanımın başbakanılığı döneminde bir denetleme kurulması ve zirai ilaçların yeşil reçeteye bağlanması yönünde bir çalışma yapılmış ama şimdiki hükümet buna ihtiyaç duymamış. Sibel Hanım sorduğunda da kendisine: “Reçeteye gerek kalmadan denetimle bu sorunu çözüyoruz” demişler.
İşin gerçeği nedir bilir misiniz? Bence denetlenmenin de denetlenmesi lazım. Ne demek diye de sormayın lütfen. Bu kadar önemli bir olayda, hangi ziraatçıyı nereye kadar, nasıl ve ne şekil içinde denetleyeceksiniz, onu merak ediyorum. Bunda da hak vemek lazım meclis başkanına.
Bir de şu ifadeleri kullanıyor meclis başkanı Dr. Sibel Siber:
“Hani yarım kalan işler tamamlanacaktı?”
Velhasıl söyleyecek çok dinleyecek yok gibi bir durum.
Esasında Sibel Hanım’ın bu çıkışları, gerçek anlamda halk sağlığı ve halkın çıkarları içindir. Bugün bir koalisyon dönemi yaşanıyor ve Sibel Hanım’ın partisi de koalisyonun en büyük ortağıdır.
Ben de Sibel hanımı bu yüzden takdir ediyorum. Kendi partisi de olsa, halkın çıkarlarına ters düşen veya halkın çıkarlarına sessiz kalan bir hükümeti eleştirmek de yürek ister herhalde.
Sibel Hanım çıkışlar yaptı, biz de onu alkışladık.
Sibel Hanım’ın duruşunu bir de şu ifadelerle belirtmek istiyorum, hükümet adına:
“Sizi izlemeye devam edeceğim. Sesim ve soluğum ensenizde olacak!”
Sibel Hanım daha ne desin ki...