Ne büyük bir günahtı ekmek kırıntısına basmak.

Yolda yerde bir ekmek parçası gördük mü saygıyla yerden alır ve mutlaka bir deliği bir oyuğu olan  alçı sıvalı duvardaki boyumuzun yetiştiği en yüksekteki oyuğa koyardık,  yerde kalmasın bir daha basılma ihtimali olmasın diye.

Ekmek nimetti.

Evet en ucuz besindi ama nimetti, en temel beslenme – yiyecekti.

Nimet,  büyüdükçe biz kullanımdan kalkan bir kavram haline geldi – getirildi- getirdik.

Kazancımız arttıkça, cebimize giren para arttıkça oldu bu.

Ve Turgut Özal dönemiyle de hızlandı.

Nimet gibi minnet kavramı da aynı akıbete uğradı.

Niyesini düşüne dur ey okuyan.

Düşüne dur da belki ‘ ayıp’ ve ‘günah’ kavramlarını da nasıl niye unuttuğunu ve ayıp ile günah kavramlarının unutulması ile nasıl da gündelik ve huzurlu yaşıyor olduğumuz günlere neler yaptığımızı da anlar,  kendi ayıbınla günahınla yüzleşir, geçmişte ekmekten, domatesten soğandan aldığın tadın  yerinde niye yeller estiğini de anlayabilirsin.

Fırına ekmek almaya gönderilirdi çocuklar, her ev için yürüme mesafesinde fırın vardı ve ilkokul da.

Fırından ekmeğin çıkacağı saatler de bilinirdi.

Dönerken fırından elimizde  çantamızda nar gibi sıcacık ekmek, ekmekler ile kenarını koparır ağzımıza atardık, bazen de ağzımızla koparırdık, eşsiz bir lezzetti ve belki de anne babalar bu eşsiz lezzeti tadalım diye çocukları yollardı fırına.

Ekmek kutsaldı niye mi.

Emek kutsaldı da ondan.

Emek en yüce değerdir diye bir slogan düşmemişti dile,  çiğnenmiyordu Amerikan sakızı gibi ağızlarda ama kutsaldı.

Kutsaldı çünkü emeksiz tek bir sokum geçmiyordu boğazımızdan.

Ekmek nimettir ve emek te güçtür  nimettir.

Minnet duyuyordu anne babalarımız camiye gitmeseler de kendilerine evlatlarını büyütmek için, ayıpsız amansız büyütmek için güç verdiğine inandıkları Allaha.

En güzel ve doğru ibadet oydu. Daha doğru bir Müslümanlık  Hristiyanlık olabilir mi.

Dünlerimizde unuttuğumuz birkaç kavramdan söz ettim, devamı da gelecek.

Dünlerimiz güzeldi hem de destansı güzel.

Bu günler niye böyle düşünün payınızı itiraf edin.