Kimler geldi, kimler geçti? dünyasının, bugünlerini yaşayan insanları olarak yarınlara dair derinden duyumsadığımız umutlarımız yanında, korkularımız da vardır. İnsanlığın biriktirmiş olduğu deneyim ve birikimleriyle geçmişlerde kalan birçok korkularla beraber, birçok yeni ümitlerin yaşamlarımıza eklemlenmiş olmasına karşın, yine de devamlı üretilen korkulara karşı, yeni yeni ümitlerimizi kalkan yaparak yaşamımızı sürdürüyoruz. Başka da yolu yok.
Geometrik bir hızın da ötesinde artan bilgi ve donanım birikimi ve teknolojik uygulamalar, dünyanın neresinde yaşarsa yaşasın, hangi kültüre ve ülkeye ait olursa olsun tüm insanlarının hayatına karışmış durumda.
Ortaçağ dönemi ile kıyaslayacak olursak, günümüzde yayımlanan örneğin bir İngiliz Times gazetesinin Pazar ekinde yer alan bilgiler, ortaçağ döneminde bir insanın yaşamı boyunca öğrendikleri bilgilerden kıyaslanamayacak ölçüde çok daha fazladır artık. Buna bir de elektronik ve dijital bilişim ağlarında insanların erişimine ve kullanımına sunulan bilgileri koyarsak insanlık olarak nasıl bir enformasyon ya da bilgi çağından geçtiğimizi çok daha iyi anlarız. Peki ama tüm bu bilgiler insanlık olarak yaşamakta olduğumuz sorunları çözmede ne işe yarıyor? Korkularımızdan bizleri ne kadar arındırıyor? Ümitlerimizi ne kadar güçlendiriyor?
Yukarıdaki sorunlara yanıtlar vermeye çalışmadan önce sadece insanlara özgü olan kültür yaratma ve bu kültürü geliştirerek gelecek nesillere bırakma becerisi üzerinde durmakta yarar vardır. Kültür sözcük anlamı itibarıyla en kısa ve öz olarak “yaşam biçimi” olarak tanımlanır toplumbilimciler tarafından.
Yaşam biçimi içerisinde de öncelikle konuştuğumuz dil, inançlarımız, etik değer yargılarımız, yemek alışkanlıklarımız, giyim tarzlarımız, kullandığımız para birimlerinden tutun, yaşamımızla iç-içe girmiş teknolojik olanaklar ve cihazları bir çırpıda sayabiliriz.
Günümüzde gittikçe daha da küçülen ve küreselleşen dünyamızda, bizleri gideceğimiz yerlere ulaştıran, kavuşturan kara, hava ve deniz araçlarındaki bilimsel arka plan ve buna bağlı olarak geliştirilen teknolojik yenilikleri yaratanlar kimlerdir acaba, hiç düşündünüz mü? Haberleşmemizde binlerce kilometre uzaklıkları saniyelere taşıyan bilgisayar donanımlı haberleşme araçlarını yaratabilenler kimlerdir?
İlk bakışta ileri sanayi ülkeleri ve bu ülkelerindeki tanınmış firmalar gelir aklımıza haklı olarak. Ancak sözünü ettiğimiz gelişmiş kara, hava ve deniz araçlarını dizayn eden üreten fabrikalarda olsun, yine ileri teknoloji ürünleri olan haberleşme araçları ve bilgisayarları üreten şirketler olsun, buralarda çalışanların kimler olduğunu da düşündünüz mü? Farklı ulus ve inançlara sahip, yetenekli birçok insanın bir araya gelerek ürettikleridir söz konusu olan.
Akademik alanlarda da artık önemli ve kritik bilimsel araştırma ve çalışmalar ve üretimler tamamen uluslararası ekipler tarafından üretilmekte ve teknolojinin ufukları daha da açılmaktadır.
Dünyamızda her şeye rağmen insanlar, her gün gittikçe daha da artan ortak alışkanlıkları yaşamakta ve paylaşmaktadırlar. Bu paylaşımlarda siyasal farklılıkların etkisi gittikçe daha da azalmaktadır. Böyle olunca da küresel düzeyde baskın ve kapsamlı bir dünyalılık kültürü de gittikçe kök salmakta ve yaygınlaşmaktadır. Bilim insanları, teknokratlar ve sanatçılar bunu daha fazla yaşamakta ve yaşatmaktadırlar. Ülke kültürlerinin baskın olma durumları ayrı ulusal kimliklerin şekillendirdiği farklı siyasal kimliklerle sürdürülmekle beraber yaşanmakta olan geri dönülmez süreç içerisinde, her ülke ya da halk ya da ulus, bu engin tarihsel akış içerisinde ayrık duruşlarla değil, daha fazla insanlık ve dünya kültürüne katkılarıyla var olabilmeyi başarabilecek, sürdürebilecektir.
Dünyanın değişik coğrafyalarında yaşanan ve insanlığa zenginlik katan farklı her türlü kültürel üretimler haliyle hiçbir zaman durmayacak ve devam da edecektir. Ancak bu süreçler her gün daha da gelişmekte ve yaygınlaşmakta olan dünyamız kapsamlı ve baskın kültürel değerlerine katkı sağladıkları oranda,  gelişme imkanı bulacaklardır. Kısaca her şeyde, kalite ve fiyat olarak dünya standartlarını yakalamak esas olmaktadır.
Tüm bu dünyasal kültür odaklı akım içerisinde bir dünya kültürü oluşurken, yaygınlaşır ve şekillenirken, dünyanın yaşamakta olduğu sorunları çözmede ne kadar katkıda bulunabiliyor? Gittikçe yaşam biçimleri benzeşen, daha fazla ortak bilgi ve becerilere sahip olabilen insanlar, özellikle ülkeler arasında yaşanmakta olan siyasal ve ekonomik sorunların çözümlenmesinde nerede duruyorlar?
Burda önemli olan dünyalıların “biz” derken;  bunu evrensel bir adalet anlayışıyla ve dünya ölçeğindeki adil bir uygulama  ve paylaşım noktasını yakalayabilmeleridir. Bu alanda ve doğrultuda dünya hukukunun ve siyasetinin daha çok katetmesi gereken yollar vardır şüphesiz.
Sözü biz Gıbrızlılara getirecek olursak. Dünyalı olmayı bir tarafa koyarak, “Biz”derken kuzeydekiler  ve güneydekiler de, bunun “biz” in içini nelerle doldurduğumuzdur esas olan. 54 yıldır uğraştığımız Gıbrız meselesine bir de gaz sorununu getirip ekledik. Yarına dair var olan korkularımızı ortadan kaldırmada, yarına dair bizleri daha ümitli kılmada vardığımız nokta tam bir kaos olarak görünüyor maalesef!
Başpapaz Hrisostomos ve ırkçı ELAM’ın da desteğini alarak yeniden Rum toplumlu Kıbrıs Cumhuriyeti başkanı olan Anastasiades, bu dinsel ve ırkçı odaklardan siyasal kimliğini soyutlayarak, iki toplumlu, iki kesimli federal birleşik Kıbrısa gidecek yolu yürümeye gerçekten başlayabilecek mi? Adamızın denizlerindeki doğal kaynaklardan yararlanmada açgözlülük ve kriz çıkarma politikalarını bir yana bırakıp adil paylaşım yoluna gelecek mi? 
Hak, adalet, insan hakları, işbirliği, refah, istikrar ve barış abidesi olarak kendisini tanıtan Avrupa Birliği ve AB’nin büyük paydaşları, çok sıkı bir testten geçiyorlar Kıbrıs’ta hem Dünyalılık hem de Avrupalılık noktasında. 
Ey aydınlanmanın çocukları! Tek toplumlu Kıbrıs, sadece Rum toplumlu haliyle meşru ve yasal Kıbrıs Cumhuriyeti değildir , Kıbrıs değildir. Sorun da budur. “İki toplumlu Federal Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti” kurulsun diyorsak, böyle bir devlet kurulana kadar, Kıbrıslı Türk toplumuna da adil davranmayı bilmelisiniz. 
Bugün, AB’nin doğu Akdeniz’deki en büyük sınavı bu. Yaman bir sınav!