Tutup elinden gitmek vardı.

Hakkı elinden alınan çocukların anne babaları bunu yapmalı.

Yıllar önce, Yugoslavya’nın dağılmasından bir yıl sonra.

Ortaokulda coğrafya imtihanında sorulardan biri ‘ Yugoslavya’nın komşularını yazınız’.

Dünyadan haberdar olan öğrenci cevap olarak ‘ Yugoslavya diye bir devlet yok Hocam’ diye yazdı sınav kâğıdına.

Geçer not alamadı.

İtiraz etti dikkate alınmadı itirazı.

İçine sindiremedi evde anlattı.

Ertesi gün, babası oğluyla birlikte okula gitti ve saygıda kusur etmeden coğrafya öğretmeni ile konuşmaya çalıştı.

Öğretmen hiç de anlayışlı çıkmayınca, baba ‘ bir öğretmen olarak sizin bilmeniz gereken ve ne yazık ki sizin bilmediğinizi, öğrenciniz bildiği için mi geçer not vermediniz oğluma’ deyince iş büyüdü, müdürdü bakanlıktı derken hak yerine geldi.

Tutup elinden gitmek vardı Beril’in.

Hak ettiği bir başarının ödül törenine Türkiye’li diye gitmesine izin vermeyen makamın kapısına ve karşısına KKTC Cumhurbaşkanı olarak tutup elinden gitmek vardı.

Ne yazık ki yapılmadı.

Elinden tuttuğu bir çocukla Güney Kıbrıs’a geçmesine izin vermeyecekler miydi.

Vermesinlerdi isterlerse.

Ama KKTC vatandaşı hatta vatandaşı olmasa bile KKTC de olan bir çocuğun İNSAN HAKKININ ÇİĞNENMİŞ OLMASI KARŞISINDA, O ÇOCUĞUN YALNIZ OLMADIĞI VE BU TÜR İNSANLIK DIŞI DAVRANIŞI KKTC CUMHURBAŞKAN’INA da YAPILMIŞ SAYILACAĞINI o çocuğa hak ettiği şekilde arka çıkılarak, onunla dayanışarak göstermek de vardı, olmadı, YAPMADI, YAPAMADI.

Dolma kalem hediye etti huzura çağırıp, KKTC CUMHURBAŞKAN’lığı forslu dolma kalem.

Yazık demekten daha ileri gitmeycem YAZIK