Değerli Vatan okurları,  hepinize   iyi bir hafta dileyerek 50. Hafta kaldığımız yerden yazımıza devam ediyoruz.

CORSO CADDESİ

Aşk çeşmesinin bulunduğu meydandan başlayan üç ayrı cadde iki km kadar  ileride başka bir ana caddeye varmaktadır. Biz ortadaki Corso Caddesini izlemeye başladık. Daha sokağın başında, daha önce ifade ettiğimiz gibi silahlı nöbetçi polisi görünce bir an kendimizi sıkıyönetimin yer aldığı bir şehirde zannettik. Corso caddesi yayalaştırılmış bir cadde olup birçok uluslararası markanın bulunduğu dükkanlar burada yer almaaktadır. Kısacası bir alış veriş caddesidir. Cadde üzerinde ayrıca tarihi binalar da bulunmaktadır.

Caddenin diğer ucunda otobüse binip otele döndüğümzde neredeyse karanlık oluyordu. Roma tren istasyonunun  yanında Romanın ve İtalyanın çeşitli yerlerine giden otobüslerin durakları yer almaktadır.

VATİKANI KIZDIRAN PAPA HEYKELİ

Durakların bulunduğu meydanın ucunda bir heykel bulunmaktadır. Bu heykel, Papa 2. John Paul'un  ( Orijinal ismiyle Karol Wojtyła) heykeli olup Oliviero Rainaldi adlı bir heykeltraş tarafından yapılmıştır. Heykel 5 metre yüksekliğinde olup  bronzdan yapılmıştır. Heykeldeki pelerinin etekleri boş olup, buraya sığınacak kişileri kucaklamaya hazır olduğunu sembolize etmektedir. Heykelle ilgili olarak çok ilginç gelişmeler yaşanmıştır. Heykel yapıldıktan sonra Romalıların ve papalığın büyük tepkisiyle karşılaşmıştır. Hatta Roma halkı, heykelde büyük orantısızlıklar olduğunu ileri sürerek  kaldırılmasını talep etmiştir. Bunun üzerine Roma Belediyesi “Güzel sanatlar Komisyonu” oluşturmuş ve bu komisyon halkın tepkisine rağmen heykelin kaldırılmasını değil, rötuş yapılarak  heykelin kafasında değiştirilmesi  ve içi boş olan pelerinin eteklerinin bir kısmı doldurulmasını kararlaştırmıştır. Yapılan değişikliğe ragmen Vatikanın bu heykeli hala daha benimsemediği ifade edilmektedir. Hatta   bazıları bu heykelin bir günah olduğunu iddia etmektedir.

Valensiya’ya gündüz gözüyle varıp oteli kolay bulmak için uçağı gündüz saatine almıştık. Çünkü oteli biz seçmemiştik. Otel, konferans organizatörleri tarafından ayarlanmıştı. Ancak  henüz Kıbrıstan ayrılmadan önce gelen bir SMS , bu planımızı alt üst etmişti. Uçak şirketi, uçuşu akşam saat 19.30 a almıştı.  Bu nedenle, 12 Haziranı da Romada geçirecektik. Roma’da da, Avrupanın birçok yerinde olduğu gibi bisiklet istasyonları bulunmaktadır. Bunlara ek olarak Romada birçok yerde motosiklet park noktaları da bulunmaktadır. Bazı yerlerde o kadar çok motosiklet bulunmaktadırki, “burada herkes motosiklet kullanıyor galiba” diye düşünmekten kendinizi alamıyorsunuz.

Otelin olduğu cadde boydan boya restorantlar bölgesiydi. Romadaki son gece yemeğini civardaki bir restorantta yedik. Ertesi gün sabahleyin civarda biraz dolaştık. Daha önce gördüğümüz Türkçe konuşan Romen çingenesi  dilenci kadın yine civarda dolaşıp bağış topluyordu.  Sık sık hop on-hop off denilen üstü açık iki katlı turistik otobüsler sık sık geçip Romayı görmek isteyeenleri gezdiriyordu. Açık marketten hediyelik bişeyler aldıktan sonra  otelden çıkış yapıp havaalanına gitmek üzere tren istasyonuna gittik. Uçak alanına gitmek üzere yola çıkmadan tren garının içinde epey dolaştık. Bir ara bir büfede oturup bişeyler içelim dedik. Oturduğumuz mekanın adı Antica Focacceria S Francesco idi. Aslında ismi bizim için hiç önemli değildi ama menüyle birlikte gelen bir bilgi ilgimizi çekmişti. İngilizce ve İtalyanca olarak aşağıdaki bilgi çok ilgimizi çekmişti.

200 YILLIK LEZZET

“1834 yılında Cattolica prensi  , Alaimo kardeşlere, Palermodaktaki  S. Francesco Meydanında bulunan sarayının şapelini verir. Böylece  mütevazı ve geleneksel sokak lezzetleriyle  popular sicilya mutfağının ortak bir ürünü olarak Focacceria ortaya çıkar. Bu çok kültürlü şehrin kalabalık  sokaklarındaki insanlar için  basit reçeteler ve kendine özgü içerikler birleştirici olmuştur. Sıradan insanlar, tanınmış ziyaretçiler ve tarihi karakterler, bu tarihi ve leziz yiyeceklerin tadına bakmak üzere,  tarihi Focacceria’dan geçerler. Buraya uğramak,   sunduğumuz lezzeti yeniden tatmak onlar için   artık bir tutku olmuştur.”  Bu notu okuduktan sonra  neredeyse iki asırdan beridir faaliyetlerini sürdürmekte olan bir mekanda bulunmaktan neredeyse gurur duymuştuk. Tabii fatura gelinceye kadar. Bir portakal suyu 4.5 Euro idi. Elbette  daha pahalılarını da görmüştük.  Bir sene önce Viyanada bir portakal suyunu 5 euroya içtiğimizi hatırlayınca moralimiz biraz düzelmişti.

PİYANİST KIZ

Terminal binasında biraz daha dolaştık. Binanın bir köşesinde koskocaman bir piyano  vardı. 8-10 yaşlarında bir kız çocuğu piyanonun başına oturmuş çalıyordu. Tren garında bir piyano, canı çeken gidip kullanıyor. Bizim memlekette kolay kolay karşılaşabileceğimiz bir durum değil.  Yarım saat kadar çaldıktan sonra kız ailesiyle birlikte ayrıldı.   

HAVAALANLARI  YARIŞIYOR

Saat 14 treniyle gardan hareket ettik. 14.40 ta havaaalanına varmıştık.Buraya 1991 yılında Nijerya’ya giderken gene gelmiştim. O zaman da büyüktü. Ama geçen süre içinde daha çok büyümüştü. Tabii fiyatlar da oldukça yüksekti. Ancak 200 yıllık restorantta 4.5 euroya içtiğimiz sıkma portakal suyu burada 3.1 euro idi. Roma havaalaanı, bir sene önce Avrupanın en iyi havaalanı seçilmiş. Bina, bunu gösteren afişlerle doluydu.

Havaaalanları , birkaç kategoride  sınıflandırılmakta ve her gruba ayrı bir ödül veriilmektedir.

  1. Yıllık yolcusu 5 milyondan az olanlar
  2. Yıllık yolcu sayısı 5  ile 10 milyon arasında olanlar
  3. Yıllık yolcu sayısı 10 ile 25 milyon arasında olanlar
  4. Yılda 25 milyonun üztünde yolcusu olanlar

ACI - Airports Council International (Avrupa) ve ACI (Dünya)  Brüksel Havaa Alanında ortak genel Kurul yaparak kazananları açıklamıştı. Buna göre

5 Milyondan az yolcu uğrayan havaalanları kategorisinde Estonya’nın Talinn Havaalanı ,

5-10 Milyon yolcu uğrayanlar kategorisinde  Bristol ve Sevilla havaalanları

10-25 milyon yolcu uğrayanlar kategorisinde Hamburg Havaalanı ve

25 milyondan fazla yolcu uğrayan havaalanları arasında Romadaki  Fiumicino havaalanı birincilikle ödüllendirilmişti.

Romadaki havaaalanı bu ödüle yeni rotalara ve pazarlara açık ve iyi dizayn edilmiş olması nedeniyle  layık  görülmüştü. Romanın iyi bir  turizm destinasyonu olması, yolculara iyi hizmet verilmesi ve teknoloji kullanımı da etkili olmuştu. Biz de Romadaki havaalanını gezince, bu ödüle layık olduğuna inandık. Duvarlarda çeşitli süslemeler var. Bunlardan birisi, Leonardo da Vinci’ye ait. İnsanların uçmasına yarayan bir ekipman olarak dizayn edilmiş. Günümüzden 6 asır önce Leonardo da Vinci bunu düşünüp dizayn etmiş. Biz halen uzak mesafelere gitmek amacıyla uçmak için uçak, helikopter gibi vasıtalara ihtiyaç duymaktayız.

Haftaya, Uçakla  ver elini Valensiya