Hayat öylesine acımasız ve öylesine kabul edilmez olaylarla sürüp giderken, son aldığımız haber, yılların eğitimcisi, değerli ve muhterem insan Hasan Yükselen’in ölümüne dairdi.  İnsan bütün ölümlere üzülür de, çok yakın ve bir zamanı paylaştığınız dostunuz olunca bir başka türlü üzülüyor.

            Hasan Yükselen Hoca’yı tanımam, eğitimden öte kültürel etkinlikler dönemine rastlar. Eşi de kendisi gibi bir eğitimciydi.

            78 yaşında hayata veda eden Hasan Hoca’nın, emekli olsa da bu topluma verebileceği çok şeyleri olduğunu düşünüyorum.  Kıbrıs Türkü’nün var oluş sürecinde genç bir öğretmen olarak da, mücahit olarak da bu topluma hizmet etmiştir.

            Zaman zaman bir araya geldiğimizde hep ilmi ve felsefi konuşmalar yapardı.  Toplumdaki olumsuzluklara  parmak basarken bile yüzünde gülümsemesi olurdu.

            Hasan Yükselen’in tamı tamına 53 yıllık bir eğitimcilik süreci olmuş.  Pek çok öğrenci yetiştirmiş ve topluma kazandırmıştır.  Belki kendince şöyle politikacıların  fotoğrafına baktığında şöyle demiştir:

            “Bakınız, şu milletvekili, şu ünlü iş adamı veya akademisyen benim öğrencimdi.”

            Öğretmenlik öyle bir meslektir ki, yüceliği tartışılmaz.

            Bir bayan öğretmen öğrencileri için ne kadar öğretmense, o kadar annedir. Bir erkek öğretmen de ne kadar öğretmense, o kadar babadır bütün çocukları için.

            Hasan Hoca, öylesine mükemmel bir eğitici ve mükemmel bir babaydı ayrıca.

            İnsan psikolojisini çok iyi anlayan, sorunlu öğrencilerine çare bulan ve sıcak sevgisi ve sıcak yüreği ile sorunları çözen bir öğretmen...

            Zamanın akışı içinde o da devletten emekli olup, Yakın Doğu İlkokul Müdürlüğü’ne atanmış ve bu öğrenim kurumunda tam 23 yıl kesintisiz görev yapmıştır.

            YDÜ Kurucu Rektörü, değerli dostum Dr. Suat Güncel’in en büyük özelliği, mükemmeli yaratmak ve mükemmeli yaratmak için en iyileri seçmektir.

            Merhum Hasan Yükselen Hocam da kendi döneminin en iyi eğitimcilerindendi ki, Suat Günsel onu seçerek kendi eğitim bünyesine alarak mükemmeli yaratmıştır.

            Esasında Yakın Doğu İlkokulu, her zaman kaliteli eğitimi ön planda tuttuğu içindir ki, Yakın Doğu Koleji de o başarının uzantısı olmuştur.

            Yakın Doğu Kolej sınavları da çetin geçen sınavlardır.  Hasan Yükselen Hocam, yıllarca bu işin başını çekmiş, eğitimde lider olmuş ve yeni öğrencilerin başarı grafiğini yukarılara çekmiştir.  Yani sistem ve sitemi oluşturan unsurlar ve bireyler, demek istiyorum.

            İşte öyle bir eğitim yuvasının yıllarca müdürlüğünü böyle yaptı Hasan Yükselen Hocam.

            Zaman zaman bazı kültürel ve akademik toplantılar için Yakın Doğu Üniversitesi’ne gittiğimde, kendisine uğrar, geçmiş günlerimizi konuşurduk.  İnsan böyle bir kültür hazinesi ile konuşurken zevk alır.  Tam bir kültür küpü de diyebiliriz onun için.

            “Geçmiş günler” dedim de aklıma geldi...

            21 Aralık 1963 olayları sonrasında Kıbrıs Türkü’nün her alanda olduğu gibi kültürel alanda da varlığını sürdürdüğü bir gerçektir.  Savaşlar yaşamış bir halkın en önemli anahtarı sanat olmuştur.

            İkinci Dünya Savaşı’nda yıkılan koca Almanya herşeyini kaybederken dirilmeye başlamıştı savaş bitince.  İlk işleri opera, tiyatro, bale ve konser salonlarını tamir etmek olmuştu. 

            Bizim etimiz ne, budumuz ne onların savaşları karşısında.  Ama savaş savaştır.  İşte o süreçti ki, Yılmaz Taner’in öncülüğünde Kıbrıs Türk Filarmoni Topluluğunu kurmuş ve bu süreçte, Lefkoşa Sancaktarlığı’nın himayelerinde büyük bir konser vermiştik.  O oluşumda tanımıştım esasında Hasan Yükselen Hoca’yla eşini.  Onlar da Filarmoni’nin korosunda yer almışlardı.  O resim bende bir hatıra olarak kaldı.

            Hasan Yükselen hocam için ne kadar yazsam azdır.  Sayfalara sığdıramam onu esasında. 

            Hasan Hocama Allah’tan gani gani rahmet, yaslı ailesine ve bütün eğitim camiasına başsağlığı dilerim.  Yattığı yer, mekanı cennet olsun, güzel insan...