Erken Genel Seçimleri sonrasında ülkemizde seri bir şekilde olaylar yaşandı.  Bu olaylar, gerçekten üzüntü verici ve kabul edilmezdir.  O bağlamda yeni milletvekillerinin seçilmesi bir yana, yeni kabinenin oluşumu da bayağı sıkıntı yarattı.
Son Afrika Gazetesi olaylarında meclis çatısına çıkarak bayrak sallanması ve dolayısı ile o eylemlerde olayda en aktif olanların tutuklanıp yargı önüne konması, gerçekte hukukun ve adaletin gereğidir.  Yani Savcılık ve Yargı kendi görevlerini yapıyorlar.  Bu türdeki yorumları başka tarafa çekmeye hiç gerek yok.
Bu arada kıdemli yargıç Tacan Reyhan’ın sosyal medya üzerinden tehdit edilmesi, haliyle bütün avukatları ve hukuk adamlarını ayağa kaldırdı.  Bunlar hoş şeyler değildir.  Bir yerde toplum cepheleşiyor.  Toplumda o keskin cepheleşmeler de haliyle gerilimi artırıyor.
Bu arada YDP Genel Başkanı Erhan Arıklı’nın şu sözleri de bayağı düşündürücüdür.  Bakınız Erhan Arıklı ne demiş yargının alacağı kararla ilgili.
“Mahkemeden çıkacak karar, Türkiye,  Recep Tayyip Erdoğan’a ve göçmen vatandaşların tümüne verilecek mesaj olacaktır.”
Bir yerde Erhan Arıklı şöyle demeye getiriyor işi.
“Siz şunu şunu yaparsınız ama tepemizde koskoca bir Recep Tayyip Erdoğan var, bizim ideolojilerimize ters düşen bir karar çıkarsa, o size gereken dersi verecektir.”
Yani aba altından sopa gösteriyor Erhan Arıklı.
Ben şahsen bir milliyetçi ve eski bir mücahit olarak bu sözleri bayağı yadırgadım.
Bakınız!  Bu memlekette büyük bir ulusal davanın savaşçıları insanlar bir hayat vermişler ömür boyunca bu günleri görmek için.  Hangi Türk siyasetçi gelirse gelsin, her zaman tümüne saygılı olmuşuzdur.  Ben şahsen Recep Tayyip Erdoğan’ın, Erhan Arıklı’nın bu sözlerinden yola çıkarak aksi bir tavır içine gireceğine ihtimal vermiyorum.
İsterseniz daha da derinlikli bir ifade kullanayım.
Bu memlekette kimse kimseden daha milliyetçi, daha Atatürkçü ve daha kucaklayıcı değildir.  Milliyetçilik ve “Anavatan sevgisini” yozlaştırmaya da kimsenin hakkı yoktur.
İster sağcı olsun, ister solcu veya soyal demokrat olsun.  Afrika Gazetesi’nin kullandığı “işgalci” ifadesine onay vermediği bir gerçek.  Lakin bu memlekette basın özgürlüğü varsa, basıncılar da özgürce fikirlerini söylemelidirler.  Aksi ve kabul edilmez birşeyler çıkarsa, onun da kendine göre şekli şemali vardır.  Taşkın hareketler, basını susturma yöntemi değildir. Tabii ki Recep Tayyip Erdoğan’ın, Afrika Gazetesi’nin kullandığı ifadeye gösterdiği büyük tepki, halkı tetikledi.  Dolayısı ile Türkiye’den gelen kardeşlerimiz de yatağından taşan nehir gibi sokaklara döküldüler, Meclis’in çatısına çıktılar ve dahaları.
Ne yani...  Bunca olay ve memlekette depremler olacak ve yargı, eli kolu bağlı mı kalacak?  Bu mümkün değil.  Şayet fanatik eylemcilerden bazıları aleyhine dava okunmasa ve adalet gereğini yerine getirmeseydi, bu kez adalet, adalet olmaktan çıkardı diye düşünüyorum.  Bunu düşünürken de adaletin adil olacağını da ayrıca düşünüyorum.
Bakınız sevgili okurlarım...
Ben yıllarca İskan dairesi’nde üst düzeyde çalışmış bir memur olarak...  Hem kuzeyden hem güneyden gelen kardeşlerimizi EŞİTLİK İLKESİ içerisinde kucaklamış ve acılarına ve dertlerine merhem olmuşum.  Binlerce kardeşimizi ev, iş yeri ve arazi sahibi yaparken, çok mutlu olmuşum.
Bu bağlamda o ilişkilerde pek çok dostum olmuştu.  Hatta özel göçmen olarak gelen kardeşlerimizden de pek çok dostum olmuş ve onlar beni, ben de onları her zaman kucaklamışımdır.  Erhan Arıklı kardeşim benim yapımı bilir.  Yanlışları saptırmadığımı ve hep doğruları yazdığımı da bilir.  Onun gibi nice Türkiyeli veya Kıbrıslı kardeşim her zaman beni alkışlamışlardır.
Geçmişte ülke sorunlarını tartışmak için bazı televizyonlara Erhan Arıklı kardeşimle birlikte televizyonlara çıkmış ve sorunları kamuoyu önünde tartışmıştık.
O halde...  
Benim bildiğim Erhan Arıklı’nın, yeni kurulan bir partinin başkanı olarak bu sözleri söylemesi, hem TC Cumhurbaşkanı Recep Tayyip  Erdoğan’ı zor durumda bırakıyor, hem de TC kökenli kardeşlerimizi.  Bu görüntü ve bu açıklamalar bize, Türkiyeli-Kıbrıslı cepheleşmesinin tohumlarını daha da geniş bir alana yayabileceği tehlikesinin sinyallerini veriyor.  
Şayetbu parti büyümek isterse, her zaman kucaklayıcı olmalıdır.  Bu olaylarda bazı kardeşlerimiz tutuklanıp yargı önüne konmuşlarsa, ben şahsen Erhan Arıklı’nın sessiz kalmasını yeğlerdim.  Çünkü kullandığı sözler, ne Erhan Arıklı’yı, ne de kendi partisini ve yandaşlarını yüceltti.
Kimse kusura bakmasın ama hiçbirşey adaletin üstünde olamaz.  O bakımdan bütün hukukçular sokaklara dökülmüşler ve tepkilerini ortaya koymuşlar.   Koyarlar tabii.  Bir hukukçu tehdit edilirse, bunun arkasının ölüm dahi olacağı mesajı veriliyor demektir.
Hiçbir yargıç tehdit altında bir karar alamaz.  Tabir yerinde ise, “Kelle koltukta” karar almak  da mümkün değil.  O bağlamda bir yargıcın tehdit ve şantajlarla bir karar alması veya almaması farklı düşünceleri ortaya koyuyor ülkenin geleceği açısından.
Son olarak diyeceğim şunlardır:
“Bu ülkenin hem demokrasiyi, hem adalet kararlarını ve yargıyı, hem de iç barışı sağlamaya ihtiyacı verdır.  Bütün bunlara saygılı olmazsak, gerçek anlamda iç çatışmalarımızdan kimse yararlanamaz.  Bu iç çatışmalardan ancak Rumlar nemalanırlar.”
Diyececeğim şimdilik bu kadar...