Güney Kıbrıs’taki komşularımızın ruh hali çok karmaşıktır. Görünüşe göre bunun düzelme ihtimali de ne yazık ki şimdilik yok.
Bir yandan Kıbrıs’ın tümüne sahip çıkmak için çevirdikleri dolaplar ile Türkleri imha etmek için neler yaptıkları ortaya konurken öte yandan bu davranışlarını sürdürmenin arayışını da sergilemekten geri kalmıyorlar.
Böylesi bir ruh halindeki komşularımızın ne zaman, ne yapacağı de kestirilemiyor.
Fakat, Kıbrıs’ın tümüne sahip çıkma takıntısının devam ettiğini ve bu uğurda her türlü entrikayı çevirmesinin mümkün olduğunu söylemek mümkündür.
Türk ortaklığı ile kurulan cumhuriyeti yıkıp unvanını gasp ettikten sonra, egemenliğini Kıbrıs’ın tümüne yayma uğraşına giren Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, çözüm arayışını da bu çerçevede sürdürüyor.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin aradığı çözüm çerçevesi, egemenliğini tüm Kıbrıs üzerine yaymak olduğuna göre bu doğrultuda taleplerle ve taktiklerle karşılaşılması da sürpriz sayılmamalıdır.


*


Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, çözüm arayışını artık Türk halkının daha da etkisizleştirilmesi yönünde sürdürmektedir.
Türklerin elindeki toprakları ele geçirmenin, Türklerin egemenliğini ortadan kaldırmanın, Türk halkının en büyük güvencesi olan Türk Ordusu’nu adadan uzaklaştırmanın, Türkiye’nin ada üzerindeki haklarını ortadan kaldırmanın hesaplarını yapan Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, bu doğrultuda talepler geliştirirken bu taleplere, “işleyebilir bir yönetim ve adil bir çözüm” yakıştırmasında bulunuyor.
Böylesi yakıştırmalar yapma yönüne gitmekle de Kıbrıs’ın tümüne sahip çıkmanın yolunu açacak taleplerin, normal ve anlaşılabilir talepler olduğu izlenimi yaratmaya çalışıyor.
Annan Planı’ndaki tavizlerin barış adına gerekli unsur olarak gösterilmesi ve planı kabul ettirmek için yapılan propagandalarda, referandumda hayır diyen tarafın bunun sonuçlarına katlanacağı öne sürülmüştü.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi; referandumda, Türkler tarafından verilen tavizleri yeterli görmeyerek planı reddetti.
Fakat biz; Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin hayır demesinin sonuçlarına katlanması ve cezalandırılmasını beklerken onlar yeni taleplerle ortaya çıkarak yeni taviz isteklerinde bulunuyor.
Kamuoyuna sürekli olarak yansıyan haberlere göre Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin başlıca talepleri arasında şunlar bulunuyor:
“Bir anlaşma olmadan, iyi niyet göstergesi olarak Maraş verilsin. Türkiye askerini çeksin.
Olası bir anlaşmada, garantörlüğe gerek yoktur. (Yani Türkiye’nin garantörlüğü sona erdirilsin.)
Askerler adadan tamamen çekilsin. Ada askerden arındırılsın. (Yani Türk askeri Kıbrıs’tan gitsin.)
Kuzeyde kalan taşınmaz mallar Rumlara iade edilsin ve tazminat ödensin.
Kurulması hedeflenen ortak yapıda yetki paylaşımı Rumlardan yana değişsin.”
Böylesi taleplerin hangi anlama geldiği yorum gerektirmeyecek kadar açıktır.
Yukarıda belirtilen Rum taleplerinin ilk iki maddesi birlikte düşünüldüğü zaman Türkiye’nin ada ile ilişkisinin kesilmek istendiği açıkça sırıtmaktadır.
Böylesi önerilerden sonra kimsenin, “Rumlara anlayış gösterilsin, bir çözüme varılacaksa Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin tarafının ‘hayır’ yanıtının ‘evet’e dönüştürülmesi gereklidir, bu nedenle Rumları anlayarak esnek davranmalıyız” yaklaşımına girme hakkı yoktur.
Çünkü Rum’un anladığı çözüm, Kıbrıs’ın tümüne sahip çıkma, egemenliğini Kıbrıs’ın tümüne yaymak, Kıbrıs’taki konumumuzu 1960 anlaşmalarının da gerisine atmaktır.