Geçmişin geleceğiyiz biz ve gün dünün günü.
Anlamadınız mı, dert değil.
 Anlamamak anlaşılır da anlamazdan gelmek anlaşılmaz
Bir şeyi, herhangi bir şeyi anlamayabilirsiniz, bu doğaçlama da olabilir o şey hakkında bilginiz olmaması nedeniyle de olabilir ve zahmetsizdir, zararı eğer varsa, sadece sizedir.
Amma anlamamak için gayret sarfederseniz, çok zahmetli olur ve zararı sizinle sınırlı değildir.
Misal : Diyelim ki öğretmensiniz ve herhangi bir köyün okulsuz kalmasının ne demek olduğunu anlıyor ve biliyorsunuz ve fakat köylerin okulsuz bırakılmasına ve hele de bunun   ‘eğitimin gelişmesi adına yapılıyor’ olduğuna itiraz eden insanları ve onların görüşlerini anlamazdan gelmeye çalışıyorsanız, buna kendinizi de inandırmak için kendinize karşı çok zahmetli bir ikna süreci yaşamalısınız. Yaşadınız bilirim.
Bilirim de ahhh o konformizm denen şeyin ne olduğunu da bilirim.
Sığınırsınız konformizmin buzlu sularına, donarsınız da çocukların oyun ve hatta yaşam alanları olan okul bahçelerinin asfalt-beton haline dönüştürülmesine de seyirci hatta alkışçı kalırsınız kendinizin ve arabacığınızın konforu adına.
Misal : Diyelim ki memursunuz, hem de sendikalı cinsinden, hani şu, benim devlet sendikası dediiğim cinsten sendikalar var ya, işte onlardan birinin üuesi memursunuz, yani iki kapıya birden midecikten ve konforcuktan bağlısınız.
Ne konforu ne bağı dediğinizi duyar gibiyim, ve çoğu zaman yaptığınız gibi bu yazıyı da anlamazdan gelmek için müthiş bir gayret içinde olduğunuzu da görür gibiyim.
İki kapıya birden canlarım, şirinlerim iki kapıya birden.
Biri sabah akşam günde üç öğün kaka demezseniz sendikanızın önemsemiyeceği devlet kapıcığı, diğeri de devlet bodro üzerinden aidat kesintilerini kaldırırsa yerinde yeller esecek olan ama siz ona yaltaklanırsanız sizi ola ki ilk seçimde partinin millet vekli aday listesine önerecek ve eğer çok içeriliyseniz kabul de ettirecek olan sendikacığınız kapısı.
Ve anlamazdan gelseniz de bunların ikisi de sizin konformist yaşam tarzınız nedeniyle böyle berbat haldedir.
Yakışıyoprsunuz yani üçünüz de bir birinize.
Siz ve sendikanız ve bu yapısı ile devlet. Çok yakışan üçüzlersiniz.
Hayvancılar ve çiftçiler sakın unutulduğunuzu sanmayın.
Siz ve sizin partilerinize, vekillerinize sonsuz bir sadakatla bağlılığınız olmasa, nasıl kötü tohum ekip de kuraklık parası diye her sene her sene yüteceksiniz.
Kimi mi
Kendinizi ve daha çok çocuklarınızın geleceğini.
Bir tanenizin bile aklına gelmiyor değil mi, dönüm başına peşin ödeme teşviki değil der, verimli ve kaliteli üretim teşvik edilmeli demek.
Oh ne konfor
10 dönüm bostan yan gel yat, dönüm başı peşin teşvik devletten osman’ diye özetlenebilecek Osmanlı zihniyeti.
Anlamazdan gelin bu yazıyı.
Çünkü anlarsanız hal –i pür mel’alimizin suçlusunun, en baş suçlusunun kim olduğunu İTİRAF etmek zorunda kalacaksınız.