Aşağıda tam olarak aktaracağım metin, dün, İngiltere’de kadınlara oy hakkı tanınmasının 100. Yıldönümü nedeniyle kadın bir ortaöğretim müdürünün meslektaşlarına gönderdiği çok anlamlı mektubudur. Sonrasında değerlendirme ve yorumlarımı sizlerle paylaşacağım.
“Meslektaşlar,
Bugün önemli bir gündür. 100 yıl önce bugün, kadınlar oy kullanma hakkını kazandılar.  Bu, yaşanmış birçok acıların sırtında  gerçekleşmiştir: Hapislik, zorla beslenme ve şiddet Punkhurstlar ve diğerlerine,  bizlerin çıkarları için verdikleri mücadelede,  kendilerine uygulanan onursuzluklardan sadece bazılarıdır. Burda “biz” sözcüğü erkekleri de kapsamaktadır çünkü adaletsiz ve eşitsizliğin olduğu bir toplum,  kadınlar için olduğu kadar erkekler için de aynı derecede kötüdür.
Cinsiyetler arasındaki eşitsizliğin sonlandırılması için verilmekte olan savaş kazanıldı mı? Kazanıldığını söylemek zor. Harvey Weinstein’nın 10 yıllardır kendisine meydan okunmadan hayatına başarılarla devam edebileceği ve orta eğitim kadın müdürlerinin sayısında çok keskin bir düşüş yaşandığı bir dünya varken, daha yapılacak çok şeyler var demektir. Bunun için, gelin dünyada Harvey Weinstein’lerine yaptıklarıyla kaçmalarına izin vermemek için savaşım vermiş kadınlarımızı hatırlayalım- ki onlar Hollywood’un sınırlarının ötesinde de vardırlar.
Kadınlar, kendimize olan güveni duyarak liderlik ayakkabılarına girmekte(liderlik rollerini üstlenmekte), geliniz bu kadınları hatırlayalım.Çocuklarımız ve eğittiğimiz öğrencilerimiz için daha eşitlikçi bir dünya yaratılmasına çalışarak bugünü kutlayalım.
Büyük bir gün dilerim.”
Hala daha uygar olarak bilinen ABD ve Avrupa toplumlarında bile Harvey Weisntein gibi bir film yönetmeni çıkıp beraber çalışmış olduğu onlarca kadına karşı, yıllarca, kendisine karşı çıkılamadan ağır taciz ve tecavüz suçları işleyebildiği bir dünyada yaşıyoruz.
Tüm bu saldırgalıklara karşı,  güçlü görünen kadın oyuncular bile ancak birbirlerinden cesaret alarak yıllar sonra konuşmaya başlayabildiler. Ve bu tür saldırganların taciz ve tecavüzüne uğramış daha zayıf konumdaki insanları da bir düşünürsek, eşitsizlik ve adaletsilizğin yaşanmakta olduğu tüm toplumlarda , suçlular yaptıklarıyla kaçabilirse, onlara hukuk alanında meydan okunamazsa, insanlığı ne tür bir geleceğin beklediğini de tahmin edebiliriz.
Adalet , eşitlik heryerde ve hiçbir cinsiyet ayırımı gözetmeden var olmalı ve uygulanmalı diyorsak bizler de toplum olarak bunun her alanda önlemlerini almak zorundayız.
Başta eğitim sisteminden başlamak üzere tüm alanlarda hiçbir ayırım gözetmeden atılacak somut adımlarla çocuklarımız ve gençlerimiz için daha adaletli ve eşitlikçi bir düzenin kurulmasını hep beraber halk olarak gerçekleştirmek zorundayız.
Kıbrıs Türk halkı olarak kadınlarımızın hemen her alanda bilgi ve becerileriyle,  deneyimleri ile toplumsal yaşama katkıda bulunabildiklerini görmek gelecek için en sağlam zeminlerden birisidir.
Son yapılan parlamento seçimlerinden sonra kadınlarımız artan bir sayıda Meclise girmişler ve yine yeni oluşturulan kabinede iki bakanlıkta yerlerini almışlardır.
Özellikle yönetici pozisyonlarında çalışmakta olan kadınlarımızın sayısının azalmakta değil artmakta olduğunu gözlemleyebiliyoruz. Yine üniversitelerimizdeki gerek öğrenci gerekse akademisyen olarak çalışmakta olan kadınlarımızın oranında da artış söz konusudur.
Kıbrısın kuzeyinde gerçekten bir hukuk devleti olma, insan hak ve özgürlüklerinin uygulandığı adalete ve eşitliğe dayanan  bir devlet sistemi yaratılmasında yeni ve genç liderlerimize beraber,  bizlerin de ellerimizi taşın altına koyma zamanı çoktan geldi. Dört siyasal partimizi biraraya getiren bu nedenler için yaşamaya ve uğraşmaya değer hep beraber. Bu güzel yolculuğa çıkmış veya çıkmaya hazırlanan tüm yurttaşlarııza kolay gelsin.
Beraberce cesaretlenelim ve cesaretlendirelim.Temizlik her zaman güzeldir. Açıklık ve hesap verebilirlik, kaçılası değil,  yaşanılası bir ülke yaratmak için kaçınılmazdır.