45 günü aştık… Evden çıkmıyoruz…

Tüm dünyaya musallat olan şu korona virüsüne esir olduk…

Salgının korkunç boyutlara vardığı başta ABD ve birçok Avrupa ülkesi, Çin, Rusya gibi ülkelerdeki trajik tablolara göre KKTC olarak durumumuz iyi sayılır ama ‘’biz bu işi atlattık‘’ diyebilecek bir noktada olmadığımızı kabul etmek durumundayız…

Vaka sayısının azalmış olması bizi Tedbirsizliğe yönlendirirse herkes ve öncelikle yöneticiler bilsin ki işte o zaman hapı yutarız… Birkaç gündür önüne gelenin ‘‘UZMAN‘’ edası ile ekranlara çıkıp Tedbirlerin azaltılıp, şunun bunun açılacağı, bunun şunun kapatılacağı Edebiyatı yapması birçok vatandaşta endişelere yol açtı…

Elbette günlük yaşamın devam edebilmesi için düzenlemeler yapılacak ama bu salgının yayılmasının esas nedeni olan insanlar arası yakın temasın yeterince ‘Bertaraf’ edilmemesi halinde bugüne kadarki emekler ve sağlanan olumlu tablonun alaşağı edilmesinin  KKTC’ye çok pahalıya mal olacağını sanırım kimse düşünmek bile istemiyor…

KKTC ile en yoğun temas trafiği olan başta Türkiye ve İngiltere olmak üzere birçok Avrupa ülkesinde salgın sürüp, ne olacağının belirsizliği ortada iken, siyasilerin ‘’piyasayı rahatlatmak‘’ adına bir çuval inciri  berbat etmesine sanırım dünkü tepkileri de dikkate alan Bilim Kurullarımız izin vermeyecekler…

Hem zaten, bakalım korona salgını için kurulan Bilim Kurullarından “bazı” yerlerin açılması kararına oy verdi...

Daha açıkçası; Bilim Kurulları’mızdan ikiside böyle bir karardan, karar kamuoyuna açıklandıktan sonra mı haberdar oldular!... İnsanın her türlü olasılığı düşünmekten başka çaresi yok, bu belirsizlikler içinde.

Hem de bakın;  İki tane birden bilim kurulumuz varmış…

İnşallah üç olsun!...

Kimsenin gözü yok ama, böyle de olunca, vatandaş hayat memat meselesi olan kararların güven verici olmasını ister ya, istemez mi…