Don Kişot’luk yapma derler.
Oysa Don Kişot’luk  yapılması gereken bir şeydir.
Zalimlerin kötülerin soyutlanmasından başka nedir ki Cervantes’in romanındaki yel değirmenleri.
Boşuna çabalıyorum kaygısına hiç kapılmadan çabalamak uğraşmak mücadele etmek gerekliliğini anlatır DON KİŞOT.
Anlamalıyız ki bir insanın tek bir insanın iyi güzel günler için tek başına bir başına mücadele etmesi ile alınabilir güzel günlere giden yollar.
Cervantes’in yel değirmenleri bu gün içinde debelendiğimiz bütün kötülüklerin soyutlanmasından başka nedir ki.
Önce kıyın paraya ve alıp okuyun, Cervantes’in Don Kişot kitabını. Okuduydum demeyin, elbet okumuşsunuzdur da bir daha okumakta ne zarar var ki, her Allah’ın günü tekrarlarken kendi kendinizi, ne olur bir kere de yıllar önce okuduğunuz kitabı yeniden okuyun, göreceksiniz ki ne o kitap dünkü kitap, ne de siz dünkü siz aslında.
Okumaya başlarsanız keyifli bir sürprizle karşılaşacaksınız. Hani, unuttuğunuz bir çocuk vardı ya yıllar önce sizde, işte onunla karşılaşma onu hatırlama ihtimaliniz bir hayli yüksek. Bir de bakmışsınız ki,  yıllardır çürümeye bıraktığınız içinizdeki çocuk, her satırla yeniden yeniden canlanmakta.
Ha evet, hatırlamak istemezsiniz hatırlamazsınız o zaman da içinde debelendiğiniz kötülükten şikayet etme hakkınız olmaz.
Bütün Keloğlan hikayeleri de fiziken zayıf çelimsiz Keloğlanın zalimlere, kötü padişahın zulmüne karşı yorulmadan yılmadan mücadele etmesini ve mücadelesine aklını da katarak kazanmasını anlatmıyor mu.
Neyiniz eksik Keloğlan’dan Don Kişot’tan.
Mücadele halinde değilseniz kötülüğe karşı, güzel günlere dair hayalleriniz yoksa ve o hayalleri gerçekleştirmek için kendinizi kavgaya adamamışsanız, neyiniz eksik sorusunun cevabı insanlığınız eksik olur.
İnsanı insan yapan şeylerin başında gelir güzel yarınlara dair hayaller kurup bir başına da olsa o hayalleri gerçekleştirmek için davranması.
Hem unutmayınız bütün korolar orkestralar bütün mitingler bir başına olan onlarca yüzlerce binlerce insandan ibaret değil mi