Artık Suriye,  Beşşar Esat’ın eski Suriye’si değildir.  Kendi iç dinamik ve dengelerini koruyamayan böyle bir devlet adamı, ülkesini yangına çeviren iç çatışmalar ve demokrasi anlamındaki yoksunluklarıyla sona doğru gidiyor.
Bir zamanlar Ortadoğu ülkelerinin değerlendirmesi yapıldığında Beşşar Esat ve ülke sistemi hep takdir görür, komşu ülkelerle olan ilişkileri alkışlanırdı.
Türkiye neden Afrin’e girdi?
Terörün kökünü kazımak için.  Masum insanların hayatlarını korumak için.  Üç milyon Suriyeli’nin savaş nedeniyle Türk topraklarına göçenlerine huzur sağlayarak onları ülkelerine geri getirmek ve mutlu bir hayat sürmeleri için.
Hal böyle iken Suriye’de Beşşar Esat’ın kendi soydaşlarına karşı kullandığı kimyasal silah konusu geldi gündeme.  Artık herşey dünyanın gözü önünde seyrediyor.  O seyrin sonunda herhalde büyük güçler elleri kolları bağlı kalacak değillerdi, Esat kimyasal silah kullanırken.
Bundan birkaç gün önce dünya haberlerinde Trump’ın Suriye’yi vurup vurmayacağı konusu vardı.  Hatta Trump’ın “öyle birşey yok” gibi ifadeleri, artık masum insanların bir kere daha ölmeyeceği sevincini yarattı.
Trump’ın Rus Devlet Başkanı’na twiterden attığı mesaj, “Hazır ol Rusya, biz geliyoruz” mealindeydi.
Putin ABD Başkanı’na gereken cevabı verirken, onu ciddiyete davet etti.  Ciddiyete davet etti, çünkü Trump, ifadeleri ile hem vuruyor, hem seviyordu.   Rusya bu davaranışı ciddiyetsizlik olarak nitelendirirken, kendi dişlerini de göstermiş oldu ABD’ye.
Esasında bu iki büyük gücün dünya barışı için el ele vermesi ve dünya kavgalarını sonlandırmaları gerekir.  Bu bir dilek mi?  Evet bir dilek ve temennidir.
Bir de bakıyoruz ABD, kimyasal silah kullandığı için Suriye’yi vuruyor.
Bu haber bir bomba gibi düşüverdi dünya medyasına.  Amerika’nın Suriye’de vurduğu noktalar, Şam’da 9, Humus, Hama ve Dena’da toplan 16 noktaymış.  Hedef alınan noktalardan ikisinin terör örgütü Hizbullah’a ait.
Amerika bu harekatını, Tomhawk atışlarını Kızıldeniz’de konuşlu gemileri üzerinden gerçekleştirdi.  Ayrıca bu operasyonda B1 Bombardıman uçaklarını kullandı.  Yani nokta atışları ile vurdukları noktayı cehenneme çevirdi.  Bu durum karşısında da Suriye, ülkede olağanüstü hal ilan etti.
Esasında ülkelerin kendi egemenliklerini koruma adına kimyasal silah kullanımı, bütün dünyayı tedirgin ediyor.
Amerika’nın bu operasyonundan Türkiye memnuniyetini belirtti.
Bakınız AKP sözcüsü Ünal ne diyor bu operasyon için...
“Biz bu saldırıyı, kimyasal silahlara dönük bir yaptırım şeklinde görüyor ve öyle değerlendiriyoruz.  Esad’ın kendi halkına karşı kullandığı kimyasal silahların engellenmesi için de, ciddi bir uyarı olarak görüyoruz.”
Esat bu uyarılara uyacak mı?
Bence Esad bu uyarılara şimdilik uyar görünecek ama uymayacak.  Bu da Suriye’nin bitmesine bir vesile olacak.
Nükleer silah açısından şöyle bir noktaya temas edelim...
Yapılan son araştırmalar bize, dünyada 9 ülke, yarattığı yıkım açısından “en tehlikeli” olarak gösterilen nükleer silahlara sahipken, ABD ve Rusya, dünyadaki tüm nükleer silah sayısının yüzde 93’ünü ellerinde tutuyorlar.
İşte tablo ortada.  İki büyük gücün, dünya üzerindeki egemenliği görülüyor.
Eski insanların kullandığı bir söz vardır.
“Tüfek icad oldu mertlik bozuldu.”
Bu söz de bize dünya barışının varmış gibi görünmesi ve gerçekte ne mertliğin ne de barışın kaldığını gösteriyor.
Kimyasal silahların insan hayatına ne kadar büyük zararlar verdiğini geçmişteki Hiroşima ve Nakazagi kentlerine atılan atom bombalarından da gördük.  O bomlarının atılmasında en az 40 bin kişi hayatını kaybetmişti.  Fakat direk bomlardan etkilenen ve ölen insanlar bir yana, bombaların yaydıkları radyoaktif dalgalar, 200 bin kişinin daha yaşamını yitirdiğini veriyor  tahminler. Aylarca ve yıllarca rayoaktifin etkisiyle yaşadı bu insanlar.
İşte o ifadeyi yeniden kullanıyorum...
“İnsanlar dünyada neyi paylaşamıyor?
Gerçekten insanlar dünyada neyi paylaşamıyor?
Biz istediğimiz kadar yorum yapalım, gerek ABD, gerekse Rusya, dünyanın iki büyük gücü olmaya devam edecekler.  Ve bu arada kimyasal silahlar hiç bitmeyecek ve bomba sesleri hiç susmayacak.