Cumhuriyetçi Türk Partisi de Halkçı parti de ille de iktidarda olmak istemiş olsalardı, pek ala Ulusal Birlik partisine yeşil ışık yakarlar, üzerinden bir de Gıbrız usulü göz kırptıktan sonra güle oynaya UBP koalisyonunda koltuklara oturabilirlerdi. Tabii böyle bir koalisyon hükümetinde de eski hamam eski tas, kendi partililerine ikbal sağlama, nemalanma yollarını açmaya çalışabilirlerdi, gittiği yere kadar.
Neden yazdım bunları? Demokrat Parti’yi,  kilit parti mi dersiniz anahtar parti mi dersiniz, 4’lü koalisyon oluşumunda kritik ve de stratejik kararı alma noktasına taşıyan, CTP ve HP’nin önlerinde pek ala iktidar olma şansları varken,  Ulusal Birlik partisi ile ilkesel ve seçmenlerine verdikleri sözler nedeniyle hükümet kurmaya yanaşmamış olmalarıdır.
Şu anda Kıbrıs Türk siyasetinde bayağı pişmiş ve deneyim kazanmış, Kıbrıslı Türkün psikolojisini de çok yakından tanıyan bir politikacı olarak Serdar Denktaş;  CTP ve HP liderlerinin kuzey Kıbrısın, tüm Kıbrıs coğrafyasının ve bölgemizin hızla değişmekte olan siyasal oluşumlarına ve değişimlere sağlıklı yanıt verip uyum sağlayabilecek, yerellikten kurtulmuş, bir iktidar olma düşünce ve duygularını anlamakta hızlı ve hazırlıklı davranmıştır.
Dört siyasal parti, karşılıklı güvene ve kendi özgüvenlerine dayanarak başlattıkları koalisyon çalışmaları sürecini aynı zamanda bir demokrasi ve devlet adamlığı okulu anlayışı içerisinde başarı ile noktalamışlardır. Bu demokrasi okulu sürecinde dört siyasal parti bir takım sınavlardan da geçmek zorunda bırakılmışlardır.
Günlük bir gazetenin bazı yurttaşlarca çok provokatif olarak algınan yayımlarına karşı giriştikleri hukuk dışı saldırılardan tutun, Cumhuriyet Meclisi içerisinde ve damında ve de yanında bizzat Cumhurbaşkanı Akıncı’nın da tanık olduğu olayların yaşanmış olması, şüphesiz koalisyon görüşmelerinin de konusu olmuş ve değerlendirilmiştir. Tüm bu gelişmeler karşısında çalışmalarını devam ettirmeyi başarabilen dört lider, oynanmakta olan oyunların hanyasını da konyasıını da çok iyi çözümleyerek, sonuçta iktidarların toplumsal hertürlü sorunları çözme odaklı olması gerektiğinden  hareketle, demokrasi, temel insan hakları ve özgürlükleri adına bir koalisyon oluşturma noktasında buluşabilmişlerdir.
Bundan sonra da iktidarın yürümek durumunda olacağı yollar kolay olmayacaktır. Ancak daha koalisyon çalışmalarında birbirlerini daha fazla tanıma ve sınanma durumunda kalan liderler, sözde ve özde bir hukuk devleti olmanın kararlılığını göstererek halkımızın demokrasi ve barış yürüyüşünü başlatmışlardır. Öncelikle tüm KKTC yurttaşlarının anayasa ve yasalarımızın emrettiği eşitlik kuralları içerisinde yaşatılabilmesi ve mutlu kılınması, hertürlü ayırımcılık ve kayırmacılıkan uzak iş ve ekonomik, sosyal olanaklardan yararlandırılması, ulaşılması gereken hedeflerdir.  Demokrasi ve barış yürüyüşü güzergahında dış dünya ile başlatılacak karşılıklı ilişkilerle kendimizi daha iyi anlatabileceğimiz kesindir. 1963 yılından beri, iki toplumlu  Kıbrıs Cumhuriyeti devletinden zorla dışlanarak bugün geldiğimiz noktayı hem bizlerin yeniden değerlendirip anlamamız  hem de anlatmamız, dörtlü koalisyonun başta gelen görevlerinden olacaktır.
Kıbrıs Türk siyasetindeki yeni nesil iyi yetişmiş, bilgili ve donanımlı genç liderlerimizin öncülüğünde daha güzel günlere yürümek için atılacak adımlar daha da sıklaşacaktır önümüzdeki günlerde, aylarda. Dönüşüm ve değişim rüzgarları esmeye başlamıştır.  Umarım ki Kıbrıslı Türklerin başlattıkları demokrasi ve barış yürüyüşünün gerçek mesajları Rum adadaşlarımız tarafından doğru algılanır ve saptırılmaya çalışılmaz. Kıbrıslı Türkler geleceklerinin Kıbrıs sorununa dolanmasına,  Crans Montana tipi dehlizlerde boğulmasına artık seyirci kalmayacaklardır.  50 yıldır, ucu yeterince açık kalmış görüşmeleri sonuç odaklı olarak, takvimlemek ve başarı ile noktalayabilmenin zamanı gelmiştir. Önümüzdeki Pazar akşamı tek toplumlu Kıbrıs Cumhuriyeti başkanlığına seçilecek olan Kıbrıslı Rum liderin, kim olursa olsun, çok geçmeden ve geç kalmadan kuzeydeki değişimi doğru algılamasını ve doğru anlamasını dilerim.