Yunanistan’ıın marifetiyle yapılan darbe girişiminin üzerinden tam kırk yıl geçti. Rumlar 15 Temmuz’u hayatlarının lanet günü olarak anarlar. Bu gün onlar için mutlu bir kutlama günü değil, acıların ve kederlerin kara bir günüdür. Çünkü “kardeşin kardeşi” vurduğu ve acımasızca öldürdüğü bir gündü.
İki cepheye ayrılan Rumların bu çatışmasında pek çok insan ölmüş ve bu süreçteki çatışma olaylarında kesinlikle Türkler olmamıştı. 15 Temmuz darbesinin mezarlık bekçisi papaz Stefani’nin itirafları herşeyi ortaya koyabiliyor. Onun gibi nice insanın itirafları da var.
O günü hangimiz unutabilir? Veya Rumlar lanetlenmiş 15 Temmuz’u?
Öyle bir lanet ki, kısacık beş günlük süre içinde Türklerle Rumların kafalarında beliren endişe ve gelecek tedirgiliği insanların ruhlarına sinmişti. Biz Türkler bu adada huzur içinde yaşamak istemez miydik? Kim göçmen olmak isterdi? Kim savaşmak ve ölümle dans etmek isterdi? Lakin gelin görün ki, yıllarca ENOSİS hayalleri ile yanıp tutuşan Rumlar ve Yunanlılar birbirlerine düşmüşler ve kendi acı sonlarını kendileri belirlemişlerdir.
15 Temmuz Makarios darbesi, resmen Kıbrıs’ı Yunanistan’la birleştirme operasyonuydu. Tabii ki bu operasyonun devamı da olacaktı. Fanatik Rum milliyetçiliğinin hedefi, Girit misali bütün ada Türklerini bir gecede yok etmek ve adayı Yunanistan’a bağlamaktı. Yani meşhur Akritas Planı’nın hayata geçirilmesi... Lakin evdeki hesap çarşıya uymadı. Hala “Türkiye gelmez, her zaman bölf yapar” anlayışıyla hareket ediyorlardı.
Geçmiş Rum çatışmalarına baktığımızda fanatik EOKA’cı Polikarpos Yorgacis’in de nasıl kurşunlanarak öldürüldüğünü görebiliriz. Buna ilaveten Makarios’un piskoposluğuna yapılan bombalı saldırılar, ileride meydana gelecek lanetlenmiş 15 Temmuz darbesinin habercileri değil miydi?
Tekrar 15 Temmuz darbesinde öldürülen ve cesetleri kabedilen Rumların olaylarına dönecek olursak, gün gele bazı gerçeklerin de su yüzüne çıkabileceğini anlamış oluruz. Mesela geçenlerde kırk yıl önce 15 Temmuz darbesinde öldürülen on sekiz yaşındaki bir Rum gencinin kemikleri bulundu ve ailesine teslim edildi. İşte o genç o lanetlenmiş günün kurbanıydı ve maalesef Rumlar, o kayıp genç ve daha da kendilerinin öldürdükleri nice kayıp insanları Türklerin öldürdüklerini ve cesetlerini yok ettiklerini dünyaya söylemişlerdir. Dünyanın bu gerçekleri de bir gün öğrenebileceğinin hesabını da yapamadılar.
Mezarlıklar bekçisi Stefanis’in gözleri ile gördüğü o acı tablo hala ortada duruyor. Papaz Stefanis ne demişti?
“Gözlerimle gördüm... 15 Temmuz darbesinin hemen sonrasında, yüzlerce ceset, kamyonlara doldurulmuşlar ve mezarlığa getirilip gömülmüşlerdi. O cesetler, Nazi katliamındaki gibiydi. Kim kimin yakınıydı?”
Stefanis’in yüreğinde de bir başka acı vardı. Geçmişin katil EOKACI’sı Polikarpos Yorgacis de papazın oğlunu kurşunlatmış ve onu öldürmüştü. Yıllarca bir savaş veren Stefanis’i konuşturan yüreğindeki acıydı. Yorgacis öldürüldüğünde de “hak yerini buldu” diyebilmiştir.
Kim kimi öldürmüştü. Bu insanların yakınları şimdi kimin cesedini arayacaktı? Bu sorular karmaşası içinde nice aile kendi evlatlarını aramış, günlerce, aylarca ve yıllarca yollarını gözlemiştir. Nitekim Kıbrıs acılarının bir parçası olan lanetlenmiş 15 Temmuz’un arkada bıraktığı ölümler ve cesetler, asla ve asla gerçekleri örtememiştir. Lakin 15 Temmuz darbesinde ölen gençlerin aileleri de yanıltılmıştı. Çünkü yalancı Rum liderliği onlara yalan söylemiş ve “Sizin evladınızı Türkler öldürmüştür” deme cüreti göstermiştir.
Bazen “Allah razı olsun ki şu lanetlenmiş 15 Temmuz darbesini yapmışlar ve Kıbrıs Türklerinin hayatlarını garantiye alan Türk müdahalesinin gerçekleşmesine vesile olmuşlar insanlardan” deriz.
Türkiye 20 Temmuz sabahı askeri operasyonu gerçekleştirmemiş olsaydı, kim bilir kaç tane Türk kalacaktı ada üzerinde. Allah razı olsun Anavatanımızdan. O Anavatan ki, yıllarca bizi sırtında taşımış, “Direnin ve inanın” diyerek bizi maddi ve manevi desteklerle ayakta tutmasını bilmiştir. Bizler inandık ve direndik ki bu özgür topraklarda yaşama hakkımızı elde etmişiz.
Ara ara Rumlar Türk müdahalesini eleştirirler ve dünya üzerinde yaptıkları propagandalarda kullanmışlardır. Halbuki yıllarca ENOSİS için büyük mücadele veran o Makarios, lanetlenmiş 15 Temmuz’un hemen ertesinde Türkiye’yi adaya müdahale hakkını kullanmasını talep etmişti.
Ne söylesek azdır değerli okurlarım. Artık geçmişe değil, geleceğe bakmak lazım. Lakin geçmiş yaşadıklarımızı da unutmamak gerekir. O bağlamda 15 Temmuz Rumlar için ne kadar lanetli bir tarihse, bizler için bir kurtuluş günüdür diyorum.