‘Uçurumun başına kadar yürür ve orda durup sallanmaya başlarım’ diye açıklamıştı, Makarios, Orianna Fallaci’le yaptığı röportajda hayat ve sorunlar karşısındaki temel stratejisini.

Eklemişti de, ‘beni uçurumun başında sallanır görenler hemen yardımıma koşarlardı, buna bir de rahip hem de başpiskopos olduğumu eklerseniz, bu yardım çabası katlanarak artar. Nereden bilebilirler ki, benim uçurumun başına bile isteye ve düşmek için değil, orda düşecekmişim gibi sallanarak, onların merhamet acıma duyguları ile oynayarak, bana yardıma koşsunlar diye gittiğimi’

Kıbrıs adasının yaşadığı en dehşetli şey Makarios’un ta kendisidir.

Daha Boston da rahiplik tahsil ederken, okulun perfect öğrencisi olmanın da verdiği avantajla, öğrencilerin sakal bırakamıyacağı kuralını da nasıl çiğnediğini ve o konuda da okul yönetiminden ayrıcalık tırtıkladığını, yine ayni ayni roportajda ballandıra ballandıra şöyle anlatıyordu, ’ aslında bir santim uzunluğunda sakala karar vermiştim, sakalın yasak olduğunu bilmeme rağmen bir santimden çok çok uzattım, o kadar iyi bir öğrenciydim ki, beni okuldan atmayı göze alamazlardı. Çağırdılar ve kes dediler, kesmeyceğimi söyledim, seni okuldan uzaklaştırabiliriz kesmezsen dediler, Gözlerinin içine baktım ve en iyi öğrencinizi sakal bıraktı diye okuldan atarsanız, kendi sakalınızı nasıl açıklayacaksınız, atacaksanız atın kesmem, dedim.Karşılıklı inatlaştık. Ne yaptığımı biliyordum. Pes ettirdim

Peki kısalt dediler.

Evet, hedefim oydu ve ulaştım.

Nerdeyse, onlar tanrıya inanıyordu ve ben de şeytanımla, şeytanlık konusunda iş birliği yaptım ve kazandım demek istiyor hazret.

Hayata karşı ve kafasındaki planlarla ilgili UÇURUM  stratejisi ile hareket eden bir piskopos. Uçuruma kendi düşmedi, ama şeytanı da sadece kendisini kurtardı uçurumdan, başkanı olduğu devleti,  adayı ve inananlarını kurtaramadı.

Düştüler. Bay Makaryos’un uçurum stratejisi 11 yıl gecikmeli olarak, Kıbrıs Cumhuriyeti’ni uçurumdan yuvarladı.

16 ağustos 1960 tan başlayarak, Kıbrıs Cumhuriyetini Yunanistana bağlamak için sıçrama tahtası olarak kullanacağını, bir an bile gizleme ihtiyacı duymayan Makaryos, bu konuda, sakın bir delilik ve veya şeytanlık yapma diye ikaz eden anavatanı ( kendisi öyle diyordu Yunanistan için) Yunanistanı, hiç dikkate almamış, ve Yunanistanın sakın yapma diye uyarmasına rağmen, Kıbrıs Cumhuriyeti anayasasının 13 maddesini değiştirme önerisini garantörlere sunarak gerilimi tırmandırmış ve Kıbrıs Cumhuriyetindeki havayı kurşun gibi ağırlaştırmıştır.

Bay ya da mister veya girye Makaryos’un hesapsız gibi görülebilecek ve fakat aslında en ince ayrıntısına kadar düşünülmüş  gibi görünen ama fakat, Kıbrıs türk halkına uymayan hesabı, Kıbrıs adasında kurulan ortak devletin sonunu getirmekle kalmamış ve binlere varan sayıda türk ve rumun, çoğu genç yaşta ecelsiz öldürülmesine yol açmıştır.

Savaşın iyi bişey olmadığını nerdeyse her kes biliyor, ama Kıbrıs türk halkı, teslim olmanın savaştan beter bir kötülük olduğunu, kendi kendini gönüllü mucahit yaparak ve 11 yıl boyunca zalime direnerek, hürriyet ve eşitlik mücadelesi vererek, hürriyetine düşkün bütün halklar gibi bir kez daha kanıtlamıştır.

Bu gün Crans Montana’ya baktığımızda, Bay Anastasiedes ile Bay Çipras’ın da ne yazık ki Makaryos’un ‘UÇURUM’ staratejisinin kuyruğunda maşrabba olduklarını ve ipleri koparacak kadar gerdiklerini görüyoruz.

Ne diyelim, banayiaları akıl versin ve biraz da barış duygusu