Sözün özü.
Kıbrıs görüşmeleri sonuçlandırılmalıdır.
Bir anlaşma ile olumlu sonuçlandırılması elbette bütün Kıbrıs türklerinin tercihidir.
Yine sözün özü.
Toprak verip egemenlik tanınma ve eşitlik alırsak.
Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yakın tarihi ve yıkılışı, AB ve ABD fonlamasının etkisinde kalanlarca o kadar çok tahrif edildi ki, Kıbrıs türkleri arasında bile, kıbrıs sorununun 1974 yılında, Türkiye’nin hem de ortada hiçbir sebep yokken müdahale etmesi ile başladığını sananlar var.
Ünlü ‘Akritas planından’ söz etmekten keyf alıyor değilim ve fakat, Anastasiedes’in, ‘garantörlük tabu değildir’ lafazanlığından da haz ve hız alarak müzakere sürecini garantörlük konusuna odaklamış olmasının da bir alt yapısı olsa gerektir.
Bakalım ne varmış Akritas planında özellikle garantörlük müsessesi hakkında.
‘Self Determinasyon hakkımızı tamamen ve en­gellenmeden kullanabilmemiz için de anlaşmalardan ,Garanti ve İttifak anlaşmasından ve anayasa­nın hak iradesinin kayıtsız bir şekilde ifadesini en­gelleyen ve dış müdahale tehlikesi arz eden bazı hükümlerinden kurtulmamız gerekiyor. Bu sebeple ilk hedefimiz, Kıbrıslı Rumlarca kabul edilmemiş diye belirtilmesinde karar kıldığımız Garanti An­laşmasının elimine edilmesidir.
Garanti anlaşması ortadan kalktıktan sonra önümüzde, bizi bir plebisitle, kendi geleceğimizi seçmekten alıkoyabilecek hiçbir hukuki ve manevi engel kalmayacaktır.’
Akritas planını, kendi planı olarak güncelleyip masaya bir bomba olarak bırakan Anasatasiedes’e,  bu fırsatı ne yazık ki, müzakere teknikleri konusunda çok ama çok acemice davranarak biz verdik.
Müzakere masasında eşitliği ve egemenlikteki ortaklığı aldıktan sonra, garantörlüğün de güncellenmesi gündeme gelebilirdi, bu sakıncalı olmayabilirdi ve ben de buna itiraz etmezdim. ( sen da kimsin diyecek olanların varlığını biliyorum ve benden farkları ne diye düşünmelerini öneriyorum )
Gelin görün ki, nerdeyse Akıncı- Anasatasiedes müzakere süreci daha başlamadan, akıl almaz bir aculluk ve acemilik, ilaveten de özellikle Denktaş’ın müzakereciğine duyulan ‘genç dernekçilik’ tepkisi ile, garantörlük müsessesi bizim tarafımızdan, belki de Anasatasiedes buna inanmaz önemsemez diyerek tartışmaya açılmış ve ipler tamamen elden kaçırılmıştır.
Kıbrıs sorunu konusunda, en acemi, en yüzeysel olarak ilgi duyanlar bile, bilir ki, ‘ Garanti ve İttifak Anlaşmaları, Türkiye, Yunanistan ve İngiltere tarafından imzalanmış olup, değiştirilmesi ve veya kaldırılması da ancak onların rızası ve imzası ile olasıdır.
Kıbrıs sorununun iç meselelerinde kayda değer hiçbir ilerleme olmadığı halde ve ancak iç meselelerin hallinden sonra gündeme gelmesi gereken garantörlük müessesinin, bu gün müzakere sürecini torpillemek için Anastasiedes tarafından, acil ve hayati, olmazsa olmaz noktasına taşınmış olmasının tek nedeni, Türkiye’yi, uluslar arası alanda suçlu, uzlaşmaz hatta ilhakçı olarak damgalama istekleridir.
Eide nin hazırlayacağı kılavuz belgenin ne olacağı henüz kesinleşmemiştir ve Akıncı’ya düşen görev, Türkiye’yi suçlamaya yönelik bir oyuna alet olmamak , böyle bir oyun varsa bozmaktır.
Kendimizi anlaşmaya muhtaç zavallı bir toplum olarak göstemekten bir an önce kurtarmalı ve anlaşma barış iyidir, o yüzden istiyoruz. Buna muhtaç ve mecbur değiliz, eğer rum komşular siyasal eşitliğimizi ve gemenlikteki eşit ortaklığımızı kabul etmezse,  taraflar kendi yollarını yürümelidir, aşamasına getirmektir.
Sözün özü
Anlaşmak iyidir. Toprak verip, eşitlik egemenlik ve tanınma alacaksak