Minnettarız sana Türkiye…
Minnettarız sana Türkiye’nin kahraman ordusu…
Minnettarız bizi bir soykırımdan kurtardığınız için.
Minnettarız size; bizi tecrit edildiğimiz küçük gettolardan kurtardığınız, özgürlüğü ve barışı tattırdığınız için.


*


Kıbrıs; Türk idaresinden çıktıktan sonra, boynumuz bükülmüştü. Öksüz kalmış gibi hissetmiştik kendimizi.
Anasının bağrından koparılan çocuk gibi bir kenarda kalmış gibiydik.
Biraz kırgındık, biraz da şaşkın!..
Anamızın bağrından koptuğumuz için ne yapacağımızı bilemez bir haldeydik.

*

Ve İngilizler ayak basmıştı adaya. Artık birer sömürge insanıydık. İngilizlerin gelmesiyle birlikte huzursuzluk da başlamıştı.
Türk idaresinin sona ermesiyle şımaran Rum halkı, “Kıbrıs’ı, Yunanistan’a bağlayacağız” diye tutturmuştu.
Sesimizi çıkarmamamız için de bizi baskı altına almaya başlamışlardı. Vakıf topraklarımız olmadık desiselerle elimizden alınıyor, şanlı al bayrağımız yasaklanıyordu.
Kimliğimiz ve benliğimiz unutturulmaya çalışılıyordu. Türk olduğumuzu inkar etmemiz isteniyordu.
İngiliz Sömürge İdaresi böyle kefen biçmişti.
Ve sonra hain tuzaklarla kanlarımız dökülmeye başlandı.
Aklımızı başımıza getirdi yaşananlar…
Bu gidiş, iyi bir gidiş değildi. Benliğimizi ve kimliğimizi korumalıydık.
Zaman kırgın ve şaşkın durma zamanı değildi.
Kararımızı verdik.
Direnecektik.
Kimliğimizi, benliğimizi koruyacaktık.
Bu toprakları Yunan yapmayacaktık.
Ana vatanımıza koştuk. “Bize yardımcı ol”, dedik.
“Kimliğimizi benliğimizi koruyalım, bu toprakları Yunan yapmayalım”, dedik.
Ana vatanımız bize yardımını esirgemedi.

*

Kimliğimize de, benliğimize de sahip çıktık. Türk bayrağını daima dikili tuttuk.
Gün geldi, Rumlarla ortak olmamız istendi. Anavatan garantör olacak, akan kan duracaktı.
Buna da razı olduk...
Fakat, entrikacılar buna razı olmadı. Kanımızı akıtmaya kararlıydılar, bu toprakları Yunan yapmaya yeminliydiler. Onlar için ortaklık bir oyundan ibaretti.
Planlar hazırlandı, hazırlıklar yapıldı. Türk yok edilecekti. Kurulan devlet gasp edilecek. Kıbrıs, Yunan yapılacaktı.
Birden saldırdılar. Yeni bir yıla, emellerini gerçekleştirerek Kıbrıs’ı Yunan yapmış olarak gireceklerdi.
Fakat biz de kararlıydık.
Direnecektik.
Kimliğimizi, benliğimizi yok ettirmeyecektik. Hepimiz ölmeden bu toprakları, Yunan yaptırmayacaktık.
Saldırılara hep birlikte karşı koyduk. Gettolara sıkıştık ama direndik.
Bizi abluka altına aldılar. Ambargo koydular. Bizi yokluğa mahkum ederek teslim olmamızı beklediler. Ama bu bekleyiş boşunaydı.
Yokluk içinde olabilirdik ama bu teslim olmamızı gerektirmezdi. Öncelikle onurumuz vardı. Türklük onurunu korumalıydık. Ölürdük ama bu toprakların Yunan olmasına müsaade etmezdik.
Fakat Rum-Yunan faşistleri sabırsızlanıyordu.
Yeni bir oldubitti ile işi bitirmeye karar verdiler.
Planlar hazırlandı, hazırlıklar yapıldı.
Ve 15 Temmuz 1974 sabahı Yunan Cuntası işlemi başlattı. Kısa sürede Rum bölgesi kontrol altına alındı. Sıra Türklerde idi…
Bir oldubitti ile bu kez iş bitirilecekti...
Bundan kesin emindiler...
Diğer dış güçlere güvenerek Anavatanın da kılını kıpırdatmayacağını sandılar...
Fakat, yanıldılar.

*

20 Temmuz 1974 sabahı Kıbrıs; Türk güneşinin saçtığı ışık ile uyandı.
Gelemez denilen Anavatan Türkiye gelmişti.
Artık ne huzursuzluk, ne ani saldırılar, ne soykırım hareketlerine girişecek ortam kalmayacaktı.
Kıbrıs’ta Türkler için özgür ve barış dolu günler başlıyordu.
Artık anavatanına kavuşan Kıbrıs Türkleri için yeni bir hayat başlıyordu.
Özgür ve barış dolu günler…
Hasret sona ermişti.
Birbirine kavuşan Anavatan ile yavru vatanı artık kimse birbirinden ayıramazdı.
Teşekkürler Türkiye, teşekkürler Türk Askeri.