Off çekse bir işçi, yol işçisi, yoruldum, çok yoruldum dese köylü, dağlar yıkılır denmiştir ama...

Bir anne çocuğumun sütü diye endişelense...

Ayın sonunu nasıl getireceğiz diye karamsar bir düşünce ile sınıfa girse öğretmen...

Hiç oyuncağım olmadı benim, niye diye aklına sorular gelse 10 yaşında çocuğun...

Üstüne iki göz ev yapabileceğim bir toprağım olsa, ahh olsa diye dövünüp dursa köylü, kentli yoksul genç...

Sınavı kazandım ama üniversiteye gitsem de ne olacak ki, dese liseden mezun olmuş genç...

Titriyoruz ma aile soğuktan, gaz alamıyoruz bari elektrik ucuzlasa dese tezgahtar kız…

Üniversite bitti öğretmenlik diplomasını da aldım,  bir okulda iş bulsam diye kara kara düşünse aydınlık yüzlü genç...

İki dönüm tarlam var ektim baktım, ürünü aldım, gel gör ki pazarda 10 liraya satılan domatesime biberime tarlada 10 kuruş veriyorlar bu nasıl iş dese az topraklı köylü...

Ve topraksız köylü, az biraz toprağım olsa da hiç olmazsa karnımızı doyurabilsek dese topraksız köylü...

Yazacak bir gazete bulabilsem diye düşünse  aykırı düşünceleri olan yazar…

Bir kişinin ağzından çıkan iki kelime ile mesleğinden atılan hakim, beni bile, bir direktifle yıllarımı verdiğim adalet arayışından bir çırpıda uzaklaştıran bu sistemde adalet nasıl olabilir ki diye geçirse içinden...

Ve...

Ve...

Okuyanlar bu yazıyı kendi hayatları ile uzatabilir.

Ancak şu kesin ki, bu satırların, bu acıların yeri yoktur gazete manşetlerinde, radyo televizyon haberlerinde.

Gazeteler, televizyonlar, medya, Başkan’ın kaprislerini, Acun’un yarışmasını, Fatih Terim’in transfer derdini, Ali Koç  ile Fikret Orman'ın lafazanlıkları ile seçilmişlerin ve en zenginler listesinin en üst basamaklarında yer alanların ne yediği, nerede tatil yaptığı gibi şeyleri haber, hatta manşet yapıyorlar.

Niye diye soralım.

Ve bir offf çekelim dağlara karşı, iktidarın umurunda olmaz ama belki dağlar yıkılır...