To be or not to be’ değil.

Seçilmek, işte bütün mesele bu.

Seçildiniz mi. Dünyanın en kolay para ve itibar kazanılan yerindesiniz.

Yetişip seçildikten sonra keyfinize göre takılma, maytap geçme olanağına sahip olursunuz.

Dediğiniz dediktir, eylediğiniz eylenmiştir. Kimse size soramaz, nedir dediğin eylediğin ne diye.

Ve adına demokrasi denen bu sistemde, seçildiğiniz takdirde, seçilmiş olmakla kavuştuğunuz, ‘ aldığı kararlar, eylediği işler ve varsayalım ki suç işlemiş olasınız, işlediğiniz suçlardan dolayı bırakın yargılanmayı, sorumlu tutulamaz’ diye bir yasal ve hatta anayasal güvence altındasınız.

Boş verin ‘ to be or not to be’- olmak ya da olmamak meselesini. Seçildiğiniz andan itibaren öyle bir meseleniz yok. Tek meseleniz seçildiğiniz süreyi ağa da ben, bey de ben, paşa da ben havasında geçirmek ve keyfciğiniz isterse yeniden seçilmek için plan, projeler yapmak, yasal anayasal olanakları ve belki de bunlardan daha vahim olarak yağcılarınızı kullanmaktır.

İki lafınızın üçü halk olmalı, öyle olmalı, halkım demelisiniz ki, sahipleri olduğunuzu anlasınlar ve bununla beraber bir de şu var ki, ne yapıyorsam halk için yapıyorum dediniz mi akan sular durur, durur elbet çünkü halk kimdir diye bir tarif, tanım yapmak olası değildir.

Bu o kadar olası değildir ki, örneğin 1936-1945  arası Almanya’sında Hitler de Alman halkı için yapıyordu yaptığı her şeyi, Bertold Brecht de.

Halk dediğin ne ki.

Oyunu aldın mıydı artık onun hükmü yoktur, seçildin mi ip de senin elinde, bıçak da.

Seçildin. Artık karar verme makamındasın ve verdiğin karardan dolayı da suçlu ya da sorumlu olmadığın, yasal anayasal güvence altındadır.

Dolayısı ile kendin için to be kararı alıp, ahaliyi not to be makamında görebilirsin.

Kolay gelsin. Zordur demokrat bir insan olmak ve çok kolaydır seçilmiş birey olmak