1956'da yapılan seçimlerde Guy Mollet'in başını çektigi sosyalistler, komünistlerinde desteğiyle, iktidara gelir ve yeni hükümeti oluşturmak üzere görevlendirilirler.

Böylece Guy Mollet, başbakan olurken, François Mitterand (1980'den sonra Fransa Cumhurbaşkanlığı yaptı) İçişleri Bakanı ve Robert Lacoste Cezayir yöneticisi olur. İlk başlarda Cezayirlilerle görüşmelerden yana olan Guy Mollet, daha sonra bu fikrinden vazgeçerek, hükümetin en büyük görevinin FLN'in bitirilmesi olduğunu söyler ve sınıra 400 bin asker göndererek Cezayir'i adeta abluka altına alarak büyük operasyonlar gerçekleştirir.

Toplumun sempatisini kazanmak içinse, tibbî yardimlar yapan ve okuma yazma öğreten askerler görevlendirilir ve medya vasıtasıyla bu imajlar özelikle Fransa'da olmak üzere, çok geniş kitlelere ulaştırılarak yaşanmakta olan savaşın amacının "insani" amaçlı olduğunun propagandası yapılır.

Bununla, bir yandan halk kazanılmaya çalışılırken diğer yandan ayyuka çıkan işkence haberleri ve katliamlar yüzünden, ordu insani yardım adı altında imajını düzeltmeye çalışır.

Cumhuriyetçiler koalisyonu olarak bilinen sosyalist hükümet de problemi askeri olarak çözmeye çalısırken, FLN halk arasında giderek güçlenir ve büyük şehirlerde de fransız ordusuna karşı çok etkili bir silahlı mücadele geliştirir.

FLN'in şehirlerde de giderek güçlendiğini gören fransız ordusu, Cezayır'e General Massu komutasındaki paraşütçüler olarak bilinen hava birliklerini gönderir.

Daha önce birçok savaşa katılmıs, bu tecrübeli askerler, FLN'e ulaşıp onu çökertmek için sıradan binlerce insan gözaltına alınır ve çok ağır işkencelerden geçirilir. İşkence idiaları ve Fransız ordusu tarafından kulanılan yöntemler, Fransa'da da çok tartışılır ve çok tepki görür.

Özelikle solcu aydınlar, troçkistler ve anarşistler yaptıkları dayanışma eylemleriyle, işkenceleri halka duyurmaya çalışır, savaş karşıtı ve anti militarist kampanyalar düzenlenir ve yavaş yavaş yaşanan "kirli savaşa" karşı pasifist bir cephe oluşturulur.

Bu cephe açık bir şekilde Fransa'yı eleştiriyor ve derhal Cezayir'den çekilmesini ve Cezayirlilerin kendi kaderlerini tayyin etme hakkına saygı duyulmasını istiyordu.

Fransız Komünist Partisi'nin tavrı...

Dönemin en güçlü partilerinden olan ve hükümeti destekleyen Fransız Komünist Partisi ise kolonyalizmle ilgili genelde çok ikircikli ve kolonyalizmi meşru gören tavırlar takınır. 1956'da savaş bütün şiddetiyle sürerken, FKP hâlâ Cezayir'in Fransa'ya bağlı kalmasını savunur ve şiddetle Cezayir'in bağımsızlığına karşı çıkar.

Sadece eleştirmekle de kalmayıp, parlamento da, Turkiye'deki Olağanüstü Hal benzeri bir rejim lehine oy kullanır, kendi içinde FLN'i destekleyen komünistleri ihraç eder, FLN'i silahlı mücadeleyi başlattığı için eleştirir ve mahkum eder.

Sosyalistlerin ve Komünist Partisi'nin ulusların kendi kaderini tayyin hakkı ve enternasyonalizm gibi değerlerinden uzaklaşıp şöven, milliyetçi ve militarist kampa entegre olurken, Jean Paul Sartre, André Breton, Simone de Beauvoir, Francis Jeanson gibi, dönemin en çok tanınan aydınlarınindan aralarında bulundugu 121 aydın Fransa'yı kendi değerlerine ters düşmekle, emperyalist olmakla suçlar ve her gün yüzlerce insanın öldüğü bir savaş ortamında, "reddetmenin" önemini açıklar, Fransız halkını devletlerine karşı itaatsizlik yapmaya ve Cezayirlilerle haklı davalarında dayanışmaya çağırırlar.