Yazarınızın kaç tahtası eksiktir diye merak ettiniz mi hiç.
Psikyatrlar Don Kişot’un kaç tahtasının eksik olduğunu araştırmışlar, araştırıyorlar halâ.
Yazarınız hiç şüphe etmiyor psikyatrların tahtalarının tamam olduğundan. Yalnız onlar değil bütün ortalama insanların tamamdır ve sağlamdır da herbir tahtaları.
Tahtası eksik bir insan mimar olabilir mi örneğin.
Olmaz olamaz, olsa olsa Gaudy olur tahtalarının neredeyse tümü eksik, mimarlık mereklıları.
Gaudy de kim diye soaracaksanız, çekinmeyin sorun ve sonra boş verin unutun sorduğunuzu.
Zaten çekinmeyip sordulardı size de evet demiştik % 65 ile, sonrası mı herşey normale döndü işte.
Hiç merak etmeyin, eğer okuduysanız tahsil döneminizde sanat tarihi diye bir dersi. İşte o dersin tedrisinden geçen herbir talebe “kulağını kesen Allahın delisi ressamın varlığını ve adını tahsil etmiştir.
Etmiştir de ne olmuştur. Ne olabilir ki normal olanlarınız diplomayı nakite çevirip faize yatırmıştır sonra da paralar  cukka.
Diplomanın cebe girmesi normalizasyon yolunda atılan ilk adımdır, arkasından yüklü banka hesabı ve limitsiz kredi kartı gelirse hele, değme normalin keyfine.
Normal değil midir paradan para kazanması insanın, diplomadan para kazanmak normal olduktan sonra paradan para kazanmak normalin katmerlisi olmaz mı.
Diploması var mıydı Van Gogh’un. Yoktu.
Don Kişot’un diploması yoktu da onu inceleyen pskiyatrlar ile eleştirmenlerin hepsinin diplomaları var kapı gibi.
Unutmadan ekleyeyim, ilk gençlik yıllarımda El Cid diye bir filim görmüştüm. 
El Cid haçlı seferlerine katılan bir komutandı.
Şövalyelerin komutanlarından biri.
Aslan Yürekli Richard başka bir şövalye. Her ikisi de ve daha on binlercesi yüzbinlercesi tıpkı Don Kişot gibi zırhlar giyen haçlı askerleriydiler ve kahramanlarıydılar etnisitelerinin, kahramanıdırlar halâ.
Hiç bir pskyatrın yada eleştirmenin ya da tarih bilimcinin ( sahi ne demektir tarih bilimi) Aslan Yürekli Richard’ın tahtalarından kaçının eksik olduğunu incelediğine rastlamadım ben.
Ey okuyucu sen rastladın mı.
Evet yazarınızın kaç tahtasının eksik olduğuna dair merakınız artabilir ve lâkin sizin tahtalarınız tamamdır ve sağlamdır sakın şüphe etmeyin.
Normalsiniz.
Don Kişot’un bir roman kahramanı olarak deli olduğuna hükmedebilecek kadar normalsiniz de, dünyayı defalarca yok edebilecek silah, bomba, nükleer füze birikimine rağmen hala daha silah üretiminin devam ediyor olmasını da normalizasyon işletmeleri marifeti ile normal kabul edebilirsiniz.
Normalin ne olduğunu sorgulamak vaktiniz gelmedi mi.
Hiçbir cana kıymamış, romanda bile olsa öldürmemiş kalkmış yel değirmenlerine girişmiş bir güzel roman insanı olan Don Kişot’u, hasta mı diye niye inceler psikyatrlar ve neden Picasso’sundan, Dali’sine, Kafka’sından, Camus’üne, Cumhur’una farklı bakış açılarına, ortalama dışı, vasat üstü yaratıcıları ille de mutlaka çatlak, tahtası eksik diye niteler insanların ortalam zekası.
Ortalama zeka nedir acaba.
Memur olmak, odacı mevkii de dahil olmak üzre ve seçime katılmak, aday ya da seçmen olarak  kaç ölçüm IQ ile izah edilebilir. 
Hani kimi meraklılar vardır çocuklarının IQ sunu ölçtürmeye, acaba kaç IQ, oyun oynamak diye bir ihtiyacını kanıtlar çocuğun ve tam da bu bağlamda, her ne demekse ‘okul öncesi’ eğitimden başlayarak eğitilen çocukların, eğitim süreçlerinde ne kadardır yeri oyunun.
Durun kızmayın akıllı ve açıkgözsünüz siz. Akıllı insanlar kızmaz, sinirlenmez onlar hesap insanlarıdır.
750 çocuğun devam ettiği bir ilkokulda günde 3 bilemedin 4 teneffüs var ( ne güzel bir sözcüktür bu teneffüs sözcüğü, nefes alma anlamına gelir ve yalnızca okullarda vardır. Neden acaba, eğitmekle boğduğumuz çocukların bir nefes almasına yarıyor olmasından mı)
750 çocuk 15 dakikalık teneffüste tuvalete mi gitsin su mu, içsin nefes mi alsın, dinlensin mi.
Oyun nerde bu eğitimde.
İşte eğitim denen süreç ile oyunun birbiriyle ilişkisi böyle.
Oyunsuz kalan çocukların hangi damarı kesik demektir