Siyasi süreç, Türk halkında oluşturulan umut ve beklentilerin tam aksine gelişti.
“Bir evet de Avrupa’ya bağlan” şeklindeki söylemle kamuoyunda yaratılan AB’li olma beklentisi boş çıkmıştır.
Türk tarafının AB’li olacağı beklentisi boş çıkarken, AB’nin evet diyen Türk tarafını ödüllendireceği vaadi ile bu yöndeki beklenti de boş çıkmıştır.
“İzolasyonlar sona erdirilecek, doğrudan ticaret hayata geçirilecek” yönündeki iddia ve beklentiler bir umuttan ve oyalamadan öteye gidemedi.
Zira AB, evvelden beri yanlı ve Türklere karşı hasmane bir tutum izlemekteydi. Bunu değiştirmeye ise hiç niyeti yoktu.
Peki, o zaman niye vaatlerde bulunup, Türklerde böylesine umut ve beklentiler yaratıyordu?
Çünkü, amacı o değildi.
Amacı, Kıbrıs’ı tamamen Rum egemenliğine sokmaktı.
AB, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ne bu yönde yardımcı olurken, Türkleri de yanıltma ve aldatmalarla bu istikamete sürüklemek istiyordu.
Türkleri vaatlerle aldatarak istediğini fazla zorlanmadan elde etmek istiyordu.
Vaat ettikleri ile bizi AB’li yapacaklarını söylüyorlardı ama Rum’a bağlı AB’li yapacaklarını ifade etmiyorlardı.
Açıkça ifade edilmese de gerçek bu idi.
AB, Kıbrıs Türk halkını AB’li yapacağını söylüyordu fakat Rum’a bağlı AB’li yapmak için uğraşıyordu.


*


“İzolasyonlar kalkacak” diye vaatte bulunan AB, bu vaadini aradan yıllar geçmesine rağmen gerçekleştirmemiştir.
Vaadini gerçekleştirmezken ne demiştir?
“Hukuki zorluklar var. Hukuki zorlukların aşılmasına çalışılıyor.”
Doğrusu böylesine bir savsaklamaya inanmak kolay değildi!..
Nasıl olsun ki?
Koskocaman AB, Kıbrıs Türk tarafına izolasyon uygulamasını hangi prosedürle başlatılacağını biliyordu da bunu kaldırmak için prosedürün ne olduğunu mu bilmiyordu?
O halde, bir çalışma yapmadan niye söz veriyordu?..
Aradan geçen yıllar zorlukların aşılması için yeterli bir süre değil miydi?
AB başka ne diyordu?
“Doğrudan ticaret başlatılacak!..
Doğrudan ticaretin başlatılması için zorluklar var. Zorlukları aşmak için çalışma yapılıyor…”
AB yıllar boyunca öyle diyerek, böyle diyerek zaman geçirdi ve verdiği sözleri yerine getirmedi.
Verdiği sözleri yerine getirmezken, bir de Türklerin elindekileri almaya yeltendi.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi de üyesi olduğu AB ile istişareli olarak Türkleri AB’li yapmak için bazı çabalar içerisine giriyor.
Türklerin kendi vatandaşları olduğunu ifade ederek kendi egemenliğini tanımalarını istiyor.
Egemenliğini Türklere kabul ettirmek için çeşitli atraksiyonlar yapıyor.
Kendi egemenliğinin kabul edilmesi yönünde çaba harcıyor.
Kısacası AB, Kıbrıs Türk tarafını AB’li yapmak için ve ona bazı kolaylıklar sağlamak için çaba sarf etmez. Fakat, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile birlikte Kıbrıs Türklerini Rum Yönetimi’ne bağlamak için çaba sarf eder.