Oy vermek ne değildir, ne olmamalıdır.

Sınıfa kaptan seçilen öğrenci, sınıfta arkadaşlarının kaptanı mı olur, öğretmenlerin,  okul yönetiminin ve bakanlığın mı.

Sınıfın kaptanı öğretmene ve okul düzenine karşı öğrencileri mi korur yoksa okul düzeninin zabitanı mı arkadaşlarına karşı.

Alalım muhtarlıkları  mesela, muhtar seçilen kişi devlete karşı mı yükümlüdür yoksa mahalleliyi köylüyü devlete karşı korumakla mı.

Muhtara oy verenler oy verirken hangi dürtü ile oy verirler. Muhtar kendileri için,  mahalli meselelerde belediye, iç işleri bakanlığı  ve hükümete karşı siper olsun diye mi,  yoksa devletin mahalli boyutta sivri ucu olup da mahalleliye, köylüye karşı batsın diye mi oy verip seçerler.

Mahalleye köye muhtar olan partili biri ise,  partinin muhtarı olmaktan nasıl al koyacaktır kendini. Partisi onu nasıl görecektir,  partinin hafiyesi olarak mı, yoksa partinin olası hot zotuna karşı mahallelinin köylülerin koruyucusu olarak mı.

Var mı öyle bir parti kendi listesinden seçilen muhtarın ya da belediye başkanının vekilin kendisinin değil de seçenlerin temsilcisi olduğunu,  hem de yeri geldiğinde partiye karşı seçenlerin kalkanı ve sözcüsü olduğunu sindirmiş, içselleştirecek olan.

Sınıfın kaptanına öğretmenin ilk nasihati, konuşanları bana bildir hatta adlarını tahtaya yaz değil mi.

Müdür,  okul kaptanına sen bizim arkadaşlarının arasındaki temsilcimizsin demez mi, deyince kaptan kimin nesi olmak durumunda kalır.

Parti disiplini dediğiniz şey,  parti üyesinin kayıtsız şartsız itaatine dayanmıyor mu.

Kendini, parti tüzel kişiliğinin demir – çelik – devrimci ya da milliyetçi disiplini ile var etmeyi marifet bilen tüzüklerle demokrasi olası mı.

Evet Ece Ayhann ‘ Biz tüzüklerle çarpışarak büyüdük’ demiştir de Ece Ayhan’ın şair olduğu ve şairlerin de Platon’un devletinden beridir devlet – devletler tarafından kovulduğu da bilinmesi gereken bir gerçektir.

Partili olunmasa bile seçmen olmak da bir nevi üyeliktir.

Üye, seçmen oy verdiğinde ne demek istemekte, niye oy vermektedir.

Oy vermeyi ‘ bundan sonra benim yerime sen düşün, sen konuş, sen eyle’ diye yorumlayan seçmenler ve seçilenler modern diktatoryanın sessiz kuzularının peşindeki celeplerdir demek çok da yanlış olmaz ve..

 ‘ Oy veriyorum ve fakat bu,  kendimi sana teslim ediyorum demek değildir, benim fikrimi sormadan vekil ya da parti olarak alacağın her kararda ve söyleyeceğin her sözde, eyleyceğin her eylemde, karşına dikilip, sana verdiğim oya saygılı davranmadın, bu yanlıştır ve ayıptır, sizler vekiller ve partiler olarak böyle padişah gibi davranırsanız sizden demokrat çıkmaz, sizin tek derdiniz vaadlerle oylarımzı alıp  bizi güdecek koyunlar gibi gören çobanlar çıkar, bilesiniz ki biz insanız ve X partiye karşı oluşumuz Y parti olan sizin emir erleriniz olduğumuz anlamına gelmez’

Kime niye oy veriyorsunuz düşünün, oy isteyenler düşünmeseler de