Sevildiğinizi, beğenildiğinizi duymak hoşunuza gider mi ?
Bilirim gider, gider de duyar mısınız bunu ihtiyacınız olduğu sıklıkta.
Duymuyorsanız, söylemeyende, söylemeyenlerde aramayın suçu, hatayı.
Yok hayır, söylemeyende arayın, söylemeyen sizsiniz çünkü sevdiğinizi, kocanıza, karınıza, sevgilinize, çocuğunuza, arkadaşınıza, anne babanıza, kardeşinize onu sevdiğinizi en son ne zaman söylemiştiniz hatırlamaya çalışın.
Hatırlamıyor musunuz, yoksa bu pahalılığın, bu sıcakların, bu sorunların içinde bu da konu mu şimdi yazılacak, mı diyorsunuz.
Bırakın bu yazıyı okumayı ve kaldırın başınızı, ilk gördüğünüz kimse ona, onu sevdiğinizi söyleyin. Alın çocuğunuzu, dizlerinizde hoplatın ve şen şakrak bir sesle sevdiğinizi söyleyin. Karınıza, kocanıza, sevgilinize, komşunuza, arkadaşınıza, kediye köpeğe, ağaca dala çiçeğe, arıya böceğe, hatta taşlara bile onları sevdiğinizi söyleyin.
Kaldırın başınızı gök yüzüne ve bağırın sevinçle, seviyorum diye.
Okuyup da beğendiğiniz bir yazı varsa gazetede, açın telefonu yazara ya da gazeteye, yazıyı çok beğendiğinizi söyleyin. Karpuz iyi güzel tatlı çıkmışa, kimden satın aldınızsa ona teşekkür edin karpuzu, yetiştiricisini, satanı takdir edin beğenilerinizi sempati ve sevgilerinizi söyleyin.
Hiçbir neden aramadan da sevebilirsiniz komşularınızı, ayni köyü, kasabayı, şehri paylaştığınız insanları sevmiyorsunuz demiyorum, demiyorum da ne siz bunun farkındasınız ne de o, ve hatta ne de polis. Söylemiyorsunuz çünkü.
Polis farkında olmalı mı bir birimizi sevdiğimizin.
Evet olmalı.
Polis, insanların bir birlerini hem de sebep aramadan sevebildiklerini, sevdiklerini görür, anlar ve içselleştirirse, işte o polisin memuru olduğu devlette, işler iyiye, güzele doğru evrilmeye başlayacaktır anında.
İnsanların bir birlerini sevdiklerini içtenlikle ve sık sık gösterdikleri bir yaşam biçiminde, eli varmaz polisin bu kadar kolay, copa biber gazına işkenceye.
Sevelim bir birimizi ve anlayalım, diktaya, zulme karşı en tutarlı direniş, zulme uğrayanların sevmesidir birbirlerini, hayatı ve memleketi.